Yüksel Baysal’ın en uzun yazısı: ‘Sabahın Sessizliği Ülkesi’ / Esat Kaplan

Yüksel Baysal, Bursa basınında muhabirlik ruhunu kaybetmeyen birkaç yazardan biridir.

Bilgisayarının masaüstünde her zaman üç beş yazı taslağı, aklında hep belki bir gün kitap olabilecek tasarılar, zihninde hemen her konuyla ilgili yanıt aradığı sorular vardır.

Olandan çok olanın neden ve nasıl olduğuyla ilgilenir.

Akıcı anlatımını sade ifadelerle süsler, olabildiğince net yargılara varır.

Belki Karadenizli olmasının da etkisiyle meramını sağa sola sapmadan düz yoldan anlatır.

Kısa ve özdür yazıları.

En son okuduğum Yüksel Baysal yazısı ise bir hayli uzundu: “Sabahın Sessizliği Ülkesi.”

Yüksel Baysal’ın Kore Savaşı’nı anlatan kitabını birkaç saat içinde adeta bir film izler gibi okuyup bitirdim.

Tıpkı köşe yazılarındaki gibi akıcı bir üslup, yalın bir anlatım, sade ifadeler, dolambaçlı yollara savrulmayan bir kurgu ve net bir sonuç:

Kore’de 16 ülke, Kuzey Kore ve Çin güçlerine karşı savaştı.

Bakmayın siz yazılanlara; İkinci Dünya Savaşı’nın galipleri, burada mağlup oldu.

Hele Türk askerinin kahramanca savunması olmasaydı.

‘Hür dünyanın askerleri’ rezil olacaktı.” (s.54)

***

Yıllar önce Kore gazileriyle yaptığı söyleşiler bir süre sonra kitap fikrine dönüşünce Baysal yeni soruların peşine düşmüştü:

“Kore’nin o yemyeşil örtüsü neden kana bulanmış, süreç nasıl işlemişti?

Türkiye Kore’ye neden asker göndermiş, Kore Savaşı’nda neden hep Türk askeri ön cepheye sürülmüştü?

Kore’de Çin’e karşı savaşan Türk askeri ya Sovyetler Birliği ile de karşı karşıya gelseydi, savaşın ateşi Türkiye’yi daha çok yakar mıydıAmerika ve müttefikleri böyle bir savaşta Türkiye’ye yardım eder miydi?

Menderes Hükümeti, Kore kararıyla tüm Türkiye’yi büyük riske sokmadı mı?”

Kore Savaşı ile ilgili neredeyse bütün kitaplarda Türk askerinin cephedeki kahramanlıkları anlatılır. Ama Baysal zaten anlatılanı değil elinden geldiğince anlatılmayanı, anlatılamayanı anlatmayı yeğlemiş!

Türkiye’nin Bakanlar Kurulu kararı bile olmadan savaştan sadece 3 gün sonra Kore’ye asker göndermeyi kabul etmesi, milliyetçi Osman Bölükbaşı’nın Menderes Hükümeti’ni nasıl uyardığı, CHP’nin nasıl çekingen; ikircikli bir tutum takındığı, ilerici aydınlar için en önde gelen savaşın “barış savaşı” olduğu; bunun için ödedikleri bedeller, esir kamplarında yaşananlar, Nazım Hikmet’in o kampları ziyareti, 5-10 dolara toprağa düşen, şehit olan, yaralanan, esir edilen Türk askeri…

***

Yüksel Baysal’ın okurları bilir. Yazılarının sonunda gerektikçe dipnotları olur.

Sabahın Sessizliği Ülkesi” de bir bakıma öyle…

Yukarıda ana hatlarını aktarmaya çalıştığım çerçeveyi gazeteci bakışıyla iğneyle kuyu kazar gibi çizen Baysal, üç büyük dipnot da eklemiş kitabına:

Kore Savaşı’ndan tarihi nitelikte fotoğraflar eşliğinde notlar, her biri Ayla filmi gibi diyebileceğimiz hikayeler anlatan Kore gazileriyle söyleşiler, bazı yazarların kaleminden Kore yazıları ve şiirler…

Yüksel Baysal’a elinize sağlık, okurunuz bol olsun derken ben de onun gibi dipnotlarla bağlayayım yazımı…

DİPNOT1: “Sabahın Sessizliği Ülkesi” Kırmızı Kedi Yayınevi’nden Mart 2024’te çıktı.

DİPNOT2: Yüksel Baysal’ın dün BKM Kitap Özlüce’deki imza gününe ilgi bir hayli yoğundu. Türkiye’de ve de Bursa’da “yazarın çok okurun az” olduğu düşünüldüğünde çok sevindiriciydi.

https://www.normhaber.com/yazar/esat-kaplan/yuksel-baysalin-en-uzun-yazisi-sabahin-sessizligi-ulkesi-718272

tr_TRTurkish