Sık sık milletler yol ayrımına gelir. Bu ayrımda seçilen yol, salt kendi ve ailesinin kaderini değil, daha da önemlisi, ülkesinin ve milletinin de kaderini belirler.
İşte en önemlisi de budur. Yani millet ve ülke ön planda.
Murat Ağırel’in Sayıştay Belgeleriyle Yağma kitabı (Kırmızı Kedi), ülkeyi yöneten veya yönetecek siyasi partilerin neler yapmaması gerektiği konusunda neredeyse sonsuz derslerle dolu. Murat, “kalemin namusu”nu, gazeteciliğinin temel ilkesi yapmış bir genç meslektaşım.
Ona benzer az sayıda ama güçlü arkadaşlarımın varlıkları, gelecek için umut kaynaklarım.
‘Çalışıyor’un Abideleri Neyi Gizliyor?
Bugün pazar, biraz edepli yazmak zorundayım.
Neden 9 gün önce alelacele kurulan bir şirket yüz binlerce liralık ihaleyi bir çırpıda alır? Ve bir sürü benzer konu, olay, belge… Ülkenin vergi gelirlerinin asla çarçur edilmemesi, kuruşu kuruşuna hem yetim hakkı hem de o inançlıların dillerinden düşürmedikleri beytülmal (milletin malı-hazinesi) adına harcanması, siyasetin ve ülkenin 1 no’lu ahlak veya ahlaksızlık sorunudur.
“Ben vergi veriyorum, dolayısıyla hesabını sorarım” her yurttaşın bilincine yerleşmeden ahlaksız siyasetçiyi, hele yargıyı hukuku da üç kâğıda bağlamışsa yağmadan alıkoymak mümkün değil. Hesap sorma hesap isteme bilincini yok etmek ve işlevsiz hale getirmekle başlıyor her şey. “Çalıyor ama bana da pay veriyor, yani ben de çalıyorum ama çalışıyorum da” gibi bir mantığın genelgeçer kabul ettirildiği bir ülkeyi, siyasetin yağmasından, yoksulluktan, eşitsizliklerden, adaletsizliklerden, hakkaniyetsizliklerden kurtarmak olanaksızdır.
Hele vergiyi kontrol edecek tüm mekanizmalar da bir şekilde dumura uğratılmışsa…
“Çalışıyor”un en çok göze sokulanı ve çalmayı mazur gösteren de aslında, görünen devasa yapılar olduğunu hiç düşündünüz mü? Hepsi de birer talan kaynağı üstelik! “Bak çalışıyorum senin için” mesajını satıyor…
Sistem böyle çalışıyor.
Millete “Neden ben, -biz- ülke böyle” sorgulamasını yaptıracak ve vergilerin nerelere harcandığını soracak basit el kitapçıkları mı dağıtmalı, bilinç yükselmesi için?
‘Sessiz İstila’
Hande Karacasu’nun “Sessiz İstila”sına değinmek de günün anlam ve öneminin en tepe noktaya ulaştığı zamana denk geldi (Kırmızı Kedi).
Kitabı yazmaktaki temel dürtüsünü şöyle açıklıyor: “Toplumları yok etmek için katliamlara gerek yoktur. Demokrafik değişimle adeta bir Ortadoğu ülkesi haline getirilen Türkiye’de toplum, stratejik göç mühendisliği ile adeta yok edilmek isteniyor.”
Milletin temel kültürel bileşenleriyle oynandığı ve kuruluşa ve varolan yapıya yabancı yeni bir toplumsal bileşen yaratılmaya çalışıldığı açık.
Bu düşünce temelinde, yapılanları, planlananları, olguları, programları inceliyor yazar.
Önemli bir “yer değiştirme” (trans-location) olgusunu gözlüyoruz uzun bir süredir.
Türklerin kendi ülkelerinden Batı’ya, Doğu ülkelerindekilerin ise Batı’ya (Türkiye’ye) göç hareketi.
Buradan önemli değerler gidiyor, yerlerini ise “önemsiz değerler” alıyor,
Doğu’nun önemli değerleri; zaten kuş uçuşu ile Batı yolculuğunu, Türkiye’nin üzerinden uçarak gerçekleştirmekte.
Ha, kitapta ayrıca ülke için “ASRİKA” projesi üzerinde fiilen çalışan ve en üst düzeyde kabul ve destek gören SADAT gibi bizim için kimliksiz örgüt de var.
Bugün hayırlara vesile olsun…