Akademisyen yazar Elif Akpolat ikinci romanı ‘Unutmak’ta farklı profil ve sınıflardan kadınların izinde, okuru Türkiye tarihinin en unutulmaması gereken dönemlerinde bir yola çıkarıyor. Tarihçi bakışıyla, roman kurgusu içinde bir tür siyasal hesaplaşmaya girişiyor…
“Hayriye’nin suçu neydi ki! Yalnızlığıyla baş etmeyi, ayakları üzerinde yaşamayı öğrenmek, kendisine bir çıkar yol aramak için okuma yazma öğrenmek miydi suçu! Hayriye’nin hakkı değil miydi mutlu olmak, yaşamda insan olarak kendine bir yer edinmeye çalışmak.”
‘Unutmak’, Elif Akpolat’ın ikinci romanı. Kendisi akademisyen olan Akpolat, romanında bir tarihçi gözüyle memleketin önemli meselelerini romanına taşıyor. Odağında ise farklı dönemlerden, farklı profil ve sınıflardan kadınların mücadele dolu yaşamları bulunuyor. Roman, zaman geçişli bölümlerden oluşuyor. Yazarın kurduğu bu geçişli atmosfer Türkiye’nin siyasal geçmişinden besleniyor. Hem bugüne hem geçmiş gelgitlerle iki ana anlatı okuru karşılıyor. Bir noktada bu iki ayrı anlatı birleşiyor. ‘Unutmak’, kapağındaki başlığının sonundaki düşen ‘k’ harfiyle okuruna “unutma bugünleri, hatırla” diyor satır aralarında.
1992’nin İstanbul’unda genç akademisyen Ekin’le açılıyor ilk anlatı, ardından bambaşka bir döneme, başka bir kadının yaşamına gidiyor okur. İdealist bir akademisyen olan Ekin’in yalnız yaşamında 90’ların Türkiyesi’ni, yozlaşmaya başlayan akademik ortamı okuyoruz. Ardından Şubat 1943’ün Erzurum’una, Hayriye’nin yaşamına gidiyor. Memlekette Varlık Vergisi çıkmıştır ve dönem Hayriye’nin gözünden aktarılır. Yoksul bir çocukluk geçiren Hayriye’nin yaşamı Rıza’nın gelişiyle altüst olur. Yaşamı kendi kontrolünden çıkar. Zorunlu bir evlilikle şiddet ve acı dolu günleri başlar. Romanın devamı ise bu iki kadının yaşamlarının iki ayrı koldan ilerlemesiyle gelişir.
‘Unutmak’ bu iki kadının yörüngesinde ve birkaç aks üzerinden ilerliyor. 40’lı yılların Erzurum’undan 50’lerin Zonguldak’ına ve yine 90’ların ortalarında İstanbul’a gelgitlerle devam ediyor. İnönü’den Menderes’e, Zonguldak’ın maden ocaklarından Erzurum’a zorunlu olarak gelen Ermenilerin üstüne yüklenen vergileri ödeme çabasına, kadınların hayatını gasp eden eril şiddetten eğitimin gücüne pek çok önemi figür ve dönem romanın fonunu oluşturuyor. Bir bakıma 50’lerin siyasal ve toplumsal iklimiyle, 90’ların geçiş dönemiyle benzerlikler kuruluyor. Dönüşen politik iklim ve değişen değerlerin küçük yaşamları nasıl etkilediğini edebiyatın penceresinden okumanın keyfine erişiyor okur. Öte yandan romanın ağırlığı kadınların hikâyelerini odağa almasından kaynaklanıyor. Patriyarkanın baskın kalıpları arasında kendi yolunu çizen kadınların kendi güçlerini keşfetmelerinde ortaklaşıyor.
Elif Akpolat, ‘Unutmak’ta merak unsurunu diri tutarak okurunun beklentisini karşılıyor. Bir tarihçi inceliğiyle ülkenin önemli dönemlerinin, bir tür siyasal hesaplaşmanın kaydını tutuyor. Yaşananların unutulup gitmemesi için edebiyatın imkânlarından ustalıkla faydalanıyor. Böylelikle okur farklı dönemler arasında gezinirken toplumsal hafızaya da tanıklık ediyor.
https://www.hurriyet.com.tr/kitap-sanat/unutma-bugunleri-hatirla-42305798