Timur Soykan “Soylu’nun İçişleri Bakanı olduğu dönemde İçişleri Bakanı özel uçağıyla özel tim bu adamı alıp götürmüş. Adam tekrar Türkiye’ye gelmiş. Sahte kimlikle oturum izni almış. Bu bile başlı başına bir skandal” diyor.
Timur Soykan, son kitabı Baron İstilası’nda Türkiye’nin küresel ölçekli suç örgütleri tarafından nasıl merkez üssüne dönüştüğünün izini sürüyor.
Kitapta Sırp çetelerden Avustralya merkezli örgütlere, İsveçli barondan vahşet saçan Kafkas mafyasına dek birçok detay yer alıyor. Roman olarak kaleme alınsa, “Bu kadar da olmaz” dedirtecek gelişmeler ülkedeki çürümeyi ortaya koyuyor.
Soykan, tüm bu çürümeyi kaleme alırken “Pes etmek yok” diye de ekliyor.
EncoChat ve Sky ECC isimli haberleşme programlarına nasıl sızıldı? Suç örgütleri nasıl deşifre oldu?
EncoChat ve Sky ECC’nin içine sızılması suçla mücadelede bir devrim. Daha önce ajan sokardınız çetelerin içine veya teknik takip yapardınız. Ama burada bilişim çağı ile birlikte değişen ve teknolojiyi çok iyi kullanan suç örgütlerinin tam kaynağına sızmak anlamına geliyor. Avustralyalı bir polis müdürü, “Mafyanın arka cebindeydik” diyor. EncroChat bu konuda ilk hizmet veren şifreli program. Daha önce Blackberry kulanılıyordu. EncroChat çok kısa sürede yaygınlaşıyor. Dünyanın pek çok bölgesindeki mafya grupları hem birbirleriyle haberleşiyorlar hem pazarlıklarını yapıyorlar. Böylece güvenli hat oluşturduklarını düşünüyorlar. Bu konuda çok pervasız davranıyorlar. Cinayetleri, işkenceler görüntülerini, uyuşturucu konteynır resimlerini bu uygulamalar aracılığıyla birbirlerine gönderiyorlar. 2018’de Fransız jandarması ilk defa bu EncroChat’in içine sızıyor. Birdenbire milyarlarca mesaj Avrupa polisinin, suçla mücadele birimlerinin eline geçiyor. Orada bütün sevkiyat yolları var, güzergâhlar var. Suç örgütlerinin üyeleri var, kravatlı çeteler var, kamu görevlileri var. Milyarlarca mesaj Europol’ün eline geçince ve Sky ECC’ye de sızılınca birden suç dünyasının portresi ortaya çıkıyor ve bütün her şey değişiyor. Baronların kimler olduğu da tam anlamıyla deşifre oluyor. Her ülkeyle paylaşılmıştır bu bilgiler, mesajlar. Ancak Türkiye ile bu mesajlar paylaşılmıyor. Ya Türkiye istemiyor ya da onlar güvenmediği için Türkiye’ye bilgi vermiyor.
8 Eylül 2022’de Mecidiyeköy’de Jovan Vukotiç’in öldürülmesinin ardından Balkan merkezli çetelerin Türkiye’de nasıl savaştığı ortaya çıktı. Söz konusu savaş nasıl başladı?
Kotor, çok ilginç bir çete. Kotor, Sırbistan’da 13 bin nüfuslu bir yer. Orada hep denizciler yetişiyor. Kaptanlar Latin Amerika’da da seferler yapıyorlar. Sonra Avrupalı kokain pazarında o kaptanlar çok etkili oluyor. Kotor’da da bu sistemi Darko Sariç kuruyor. Darko Sariç’e “Balkanların Escobar”ı diyorlar. Latin Amerika’da da ayağı olan bir isim. O en son teslim olmak zorunda kalıyor. Daha sonra onun altındakileri öldürenin Jovan Vukotiç olduğu iddia ediliyor. Kotor’da iki mahalle var. Birisi Kavac mahallesi, diğeri Skaljari mahallesi… Kotor çetesinden ayrılıp pazarı ele geçirmek istiyorlar. İlk başta işleri beraber yürütüyorlar. Bu kadar çok paranın, silahın, caninin olduğu yerde herkes eli tetiktedir. Sonunda iki grup arasında savaş başlıyor. Vukotiç, Skaljari çetesinin bir numaralı ismi. Radoje Zvicer de Kavac çetesinin bir numaralısı. O savaş vahşi bir savaş. Bunlarda paralı asker özellikleri de çok var. Hatta Bosna’daki Sırp keskin nişancıları kiralayıp birbirlerine suikastlar düzenliyorlar. Kavac çetesinin lideri Zvicer’i Ukrayna’da köşeye sıkıştırıyorlar. Manken eşi silah çekip Zvicer’i kurtarıyor. Kendisine çocuklarının yanında ateş edildiği için kin duyuyor. Kavac’lar Sırbistan’da devlet katında da destek buluyor.
Kavac’lar, İçişleri Bakanı danışmanı ve hükümetin genel sekreteri ile çok yakın. Hikâye tanıdık…
Dünyada olan bir şey… Almanya’da, Belçika’da, Hollanda’da bununla ilgili çok örnek var. Kirli para oraları da köreltiyor. Burada Stankovic diye bir tane çete mensubu var. Aynı zamanda Partizan takımına destek veren Yeniçeriler grubunun lideri. Statta diyelim iktidar protesto edilecek yine bu Kavac çetesiyle bağlantılı olan grup, o taraftarları susturuyor. Korku iklimi yaratmak için hemen devreye giriyorlar. Kontrolden çıkınca bu mafya yapılanması, bunlara karşı sert operasyonların başladığını görüyoruz. İstanbul’da Vukotiç’in öldürülmesi bir dönüm noktası oluyor. Skaljari çok büyük güç kaybetmiş oluyor.
Türk çeteler nasıl bir rol oynuyor bu savaşta?
Vukotiç, fark edilmemek için sıradan bir otomobille geziyordu. Bakırköy’den Zorlu Center’a doğru gidiyordu. Kırmızı bültenle aranan bir isimdi. Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanı olduğu dönemde İçişleri Bakanı özel uçağıyla özel tim bu adamı alıp götürmüş. Adam tekrar Türkiye’ye gelmiş. Sahte kimlikle oturum izni almış. Bu bile başlıbaşına bir skandal. Onu öldürenler de kaçmamışlar. Kavac çetesinin liderleri İstanbul’da bu suikastı organize ediyorlar. Çok profesyonel bir cinayet. Barış Boyun’un motosikletli çetesi ayarlanıyor, Binali Camgöz çetesi ile ittifak kuruluyor. Kavac çetesinin Latin Amerika’dan alıp sattığı kokain parasıyla İstanbul Beyoğlu’ndaki yerel çeteler besleniyorlar. Bu cinayet için 1,5 milyon euro verildiği söyleniyor. Vukotiç öldürüldükten sonra adamlar yakalanıyor. Evlerinde sürüyle pasaport bulunuyor. Çetenin liderlerinden Radoje, 3 gün önce başka, 4 gün önce başka pasaportla Türkiye’ye giriyor. Biz parmak izi veriyoruz girerken… Bunlara ise yol verilmiş. Türkiye’de yakalanıyor bu adamlar. Üzerlerinde bulunan flash-bellekte iki yıl önce İstanbul’da kaçırılan Vukotiç’in bir adamı Risto’nun görüntüleri ortaya çıkıyor. Sarıyer’de bir lokantaya kaçırılıyor. Oradaki bir siteye götürülüyor. İşkence yapılıp öldürülüyor. İşkenceden önce fotoğrafları da var. O ev Kotor çetesinin en önemli liderlerinden Bojaniç’e ait. Bojanic 7-8 yıldır Türkiye’de yaşıyormuş. Eskiden “Balkanlar, Türk mafyasının arka bahçesi” derlerdi, artık tam tersine dönüştü. Bu adamların hepsinin Türkiye’de vatandaşlık için adım atmışlar, çok sayıda ev almışlar, oturum izni almışlar.
İsveçli baron Rawa Majid, Türkiye’de nasıl ortaya çıkıyor?
Ülke öyle bir hale gelmiş ki dokunduğun yerden baron çıkıyor. Marmaris’te bir belediye işçisi bankın üzerinde bir çanta buluyor. Çantanın içinde de 12 bin dolar civarı para var. Polise haber veriyor. Kameraları inceliyorlar, sahibini buluuyorlar. Miran Othman diye bir adam geliyor. Şüpheli davranışlar var. Polis de işkilleniyor. İsveç’in kırmızı bültenle aradığı Kürt asıllı İsveçli Rawa Majid olduğu ortaya çıkıyor. Miran Othman kimliği Türkiye Cumhuriyeti kimliği… Kırmızı bültenle aranan adam Türkiye Cumhuriyeti’nde vatandaş yapılmış. Adam gitmiş Bodrum’dan bir tane villa almış ve vatandaş olmuş. Türkiye’de vatandaş olmak çok ucuzladı. Ben sürekli Rawa Majid ile ilgili haber yaptığım için İsveç’te artık tanınıyorum. Rawa Majid, Yunan bir rakibiyle çatıştı, onlarca kişi öldü. Sonra yine kendisinden ayrılan İsmail Abdo ile çatıştı. Birbirlerinin ailelerini öldürdüler. Bunlar İsveç’in bir numaralı gündem maddesi. Bir İsveçli gazeteci geldi, benimle konuştu. Dedi ki “Rawa Majid’i bırakmışlar”. Bu kadar kolay bırakmazlar diye düşündüm. Adam da telefonla konuştu gerçekten bırakmışlar. Sonra gittim Bodrum’da çıktığı mahkemenin duruşma tutanağını buldum. Adam Bodrum’da üç ay önce zaten yakalanmış, bırakmışlar herifi. Sonra Marmaris’te bir daha yakalanmış, duruşmayla tekrar bıraktılar. 1453 Maslak’ta daire almış, işyeri almış. İsmail Abdo’nun adamlarıyla orada çatıştılar.
Mafyanın Avrasya ayağında ise polis Hüseyin İmran’ın ölümüyle sonuçlanan bir çatışma var. Burada dikkat çeken noktalardan birisi polis fezlekesinde yar alan bilgilerin iddianamede yer almaması… Nedir bu olay?
Bu büyük bir skandal. İlk Sedat Peker’in gündeme getirdiği bir skandal. Kafkas suç çeteleri Türkiye’de kök salmış vaziyetteler. Kendilerine “Kanuni Hırsız” diyorlar. Belirli kurallara bağlı haydutlar bunlar. Ded Hasan bunların en önemli liderlerinden birisiydi, Caniyev tarafından öldürüldü. Türkiye’de taç töreni (Şotka) düzenliyorlar. Nadir Salifov, Fatih’te en büyük şotkayı düzenliyor. Herkesin haberi var. Bu suç örgütleri yıllardır Rusya’da bir pazar için savaşıyorlar. İddiaya göre Ded Hasan’ı Rövşen Caniyev öldürüyor. Caniyev’i de İstanbul’da Salifov öldürüyor. Salifov’u ise Antalya’da Caniyev’in çetesi öldürüyor. Yıllardır süren bir savaş bu. Salifov’un çetesi 2014’te Edirne’de Ali Hayderov isimli rakipleriyle karşı karşı geliyor. Yine mesele Rusya’daki sebze-meyve pazarı. Burada çıkan çatışmada organize şubede görevli polis memuru Hüseyin İmrağ ölüyor. Fezlekede bu savaşın nereden kaynaklandığı yer alıyor. Polis, bütün her şeyi biliyor. İddianameyi okuduğumda ise dehşete düştüm. İddianamede “Çatışmanın nedeni öğrenilememiştir” yazıyor. Salifov adı tek bir yerde geçiyor iddianamede. Bir tane adama ağırlaştırılmış müebbet verip dosyayı kapatıyorlar. Bu olaydan yıllar sonra Nadir Salifov, Antalya’da öldürüldü. Büyükçekmece’de anıt mezarı var. Etrafında çelenkler dolu. Peker, “Salifov’u Mehmet Ağar getirtti, Mübariz Mansimov’u öldürtecekti” demişti. “Mehmet öldürecekti” diyor.
Avustralya merkezli Komençero çetesi İstanbul’da nasıl faaliyet gösteriyor?
Komençero çetesi, 1968’de İskoç asker tarafından Sidney’de kuruluyor. Zamanla evrim geçiriyor. Büyük bir uyuşturucu pazarını yönetiyorlar. Avustralya’da çember daralınca kaçmaya başlıyorlar. Hakan Ayık da Avustralya’da büyümüş bir Türk vatandaşı. O da Türkiye’ye geliyor. Onunla beraber diğer unsurlar da İstanbul’a geliyor. ANOM üzerinden 16 ülkede bu çeteye operasyon yapıldı. FBI bu operasyona “Truva Atı” ismini verdi. Çetenin beyni Hakan Ayık, Mark Buddle, Ngakuru İstanbul’da. Ama burada operasyon yapılmıyor. Süleyman Soylu o dönem İçişleri Bakanı’ydı. Türkiye’ye bu adamlar neden bilgi vermedi? Operasyon beyne ulaşamadan bitti. Avustralya polisinin tespit ettiği konuşmalarda çete lideri “Bizim Türkiye’de arkamız çok sağlam. Bize kimse dokunmaz. Bizim burada işlerimiz çok yolunda” diyor.
Dünyanın bütün çeteleri Türkiye’yi üsse çevirmiş durumda. Bu pislik nasıl temizlenecek?
Temiz devlete, temiz topluma ancak halkın iradesiyle ulaşabiliriz bu saatten sonra. Onun için herkes bu konuda duyarlılığını korumak zorunda.
https://www.birgun.net/makale/timur-soykan-dan-curumenin-portresi-baron-istilasi-512806