Soylu’nun tasfiye ettiği 15 Temmuz gazisi / Barış Terkoğlu

“Bu satırları yazarken müzmin hastalığım akciğer yetmezliği nedeniyle hastanedeyim. Durumumun oldukça kritik olduğunun bilincindeyim. Bu süreci atlatabilir miyim, bilmiyorum. Atlatamazsam, tüm dostlara selam olsun! Bu kitabı da onlara emanet ediyorum. Yaşadıklarımın bir çığlığı olarak kabul edilsin! Son sözüm, vatan sağ olsun! Türk milleti sonsuza kadar var olsun!”

Bugün 15 Temmuz. Fethullahçı çetenin, 8 yıl önce, darbeyle iktidarı ele geçirme girişiminin yıldönümü. Televizyonlarda, gazetelerde, meydanlarda, salonlarda çok kişi konuşacak. Kalbiyle söz söyleyenlerin arasına; yalancı çobanlar, duruma göre vaziyet alanlar, FETÖ’nün eski suç ortakları, devirle saf değiştiren kriptolar karışacak. Gelgelelim, toprağın altından kafasını kaldırıp konuşamayacak olanlar da var!

15 Temmuz Gazisi Güven Şağban…

Darbe günü hangi görevde olduğunu şöyle anlatıyor:

“2015 yılında Jandarma Genel Komutanlığı’nda ciddi bir yeniden yapılanma olmuştu. Bu yapılanma kapsamında 2013’ten beri, FETÖ ve ona hizmet eden komutanlar marifetiyle sürgünde tutulan ben, Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki İstihbarat Plan ve Güvenlik Daire Başkanlığı görevine atanmıştım. Bu daire başkanlığının pek çok görevi olmakla birlikte, asıl görevi, TSK’ya ve Jandarma Genel Komutanlığı’na sızmaya çalışan, FETÖ gibi, yasadışı unsurları tespit etmekti.”

Şağban; uçan jetleri, köprüyü kesen tankları, askerlerden gelen olağanüstü haberleri dinleyince “FETÖ darbe yapıyor” sonucuna erkenden vardı. Hızla eve gidip üniformasını giydi. Tabancasını ve bir kutu mermi aldı. Oğluyla vedalaştı. 22.15’te Anıttepe Lojmanları’ndan üç jandarma albay (Aziz Yılmaz, Nurettin Alkan, Ali Demir) ile birlikte FETÖ ile çatışmak için yola çıktı. Aralarına daha sonra Tuğgeneral Ahmet Hacıoğlu da katılacaktı. İşin ilginci, 5 askerden üçü FETÖ’nün Balyoz kumpas davasında hapis yatmış, ateşle sınanmıştı.

Güven Şağban geçen 19 Şubat’ta hayatını kaybetti. Ölmeden önce 15 Temmuz’u kaleme aldı. Biraraya getirilen notlar, bugün, “Yaşadıklarımın Çığlığı” adıyla kitap olarak yayınlandı (Kırmızı Kedi Yayınevi).

MUCİZE GİBİ AN

Şağban, Jandarma Komutanlığı kapısında yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Nizamiye kapısının yanına gidip, ‘Bu yaptığınız suç, darbeye iştirak ediyorsunuz. Sizin komutanlarınız biziz. Bizim emrimizi dinleyin. Bunlara inanmayın’ dediğim esnada, arkamdan gelen Nurettin Alkan Albay, ‘Çekilin önümüzden, açın kapıyı!’ diye bağırdı. Böylece teğmenlerle aramızda arbede yaşanmaya başladı. Yumruklarla birbirimize girdik.”

Karşılıklı silahlar çekildi. Çıkan çatışmada Nurettin Alkan, kendi personeli Kurmay Binbaşı Ahmet Özcan tarafından vuruldu. Güven Şağban ise darbecilere esir düştü. Ters kelepçe takılarak Jandarma Komutanlığı’nda esirlerin toplandığı odaya götürüldü. Darbecilere “bu FETÖ darbesi, katılmayın, ya ölür ya yargılanırsınız” diye bağırıyordu. Bu sırada Jandarma Genel Komutanı Galip Mendi’nin Özel Kalem Müdürü darbeci Kurmay Albay Erkan Öktem silahını çekip Şağban’a ateş etmeye çalıştı. Hani “mucize” derler ya, Öktem’in silahı tutukluk yaptı ve Şağban ölümden kurtuldu. Güvenlik kameralarından çıkarılan o anın görüntülerini Türkiye uzun süre konuşacaktı.

DARBEYE KARŞI İLK MÜDAHALE

O anın önemini Şağban notlarında şöyle anlatıyor:

“Bütün bunlar saat 22.30 civarında olmuştu. Bu olay, yani dört albayın darbenin ana karargâhlarından birine sadece beylik tabancalarıyla, cüretkâr bir biçimde gitmeleri ve karargâhı geri almaya çalışmaları, Türkiye’de darbeci FETÖ’cülere karşı 15 Temmuz günü yapılmış olan ilk müdahaledir. O gece bu olaydan önce darbecilere karşı yapılmış hiçbir eylem ve müdahale yoktur. Diğer müdahale ve açıklamaların hepsi, 16 Temmuz günü yani gece yarısından sonra gerçekleşecektir. Bizim tarafımızdan yapılan bu müdahale sayesinde darbe girişiminin niteliği erkenden ve açıkça ortaya çıkmıştır.”

Düşünün ki TRT’den darbe bildirisi 00.13’te yayınlanmış, Cumhurbaşkanı CNN Türk’e 00.24’te bağlanmış, Soylu TRT önüne 02.35’te gitmişti. FETÖ karşıtı askerler ise saatler önce FETÖ’cülere karşı harekete geçmişti. 

İşin ilginci, Şağban, darbecilerin birçoğunun FETÖ bağlarını çok önceden tespit ettiklerini, ancak üst düzey komutanların tasfiyelere karşı çıktığını, bu sayede darbecilerin 15 Temmuz’a kadar görevde tutulduğunu anlatıyor:

“15 Temmuz öncesinde tehlikeyi sezen bizlerin tüm uğraşlarına rağmen, ısrarla görevde tutulan Erkan Öktem ve Muharrem Demirkale gibi örgüt mensupları, o gece darbenin baş aktörü olarak, memleketi kana buladılar. FETÖ’cülere yol verenler, bize değil onlara inananlar ise sizler bu satırları okurken sanırım torunlarını seviyorlardır.”

FETÖ KARŞITLARINA 15 TEMMUZ DAYAĞI

Daha beteri, 15 Temmuz gecesi darbe başarısız olduğunda yaşananlar… 

O gece darbeye karşı direnen ve rehin alınan askerler, karargah teslim alındıktan sonra, uyarılara rağmen darbecilerle karıştırıldılar. Önce kapıda bekleyen siviller tarafından linç girişimine uğradılar, ardından polis tarafından dövüldüler:

“Polis memurları o gece yaşadıklarının, şehit ve yaralı olan arkadaşlarının hıncını bizlerden çıkaracaklardı. Yapacak hiçbir şey yoktu. Hak etmediğimiz sopayı, bizi darbeci sandıkları için yiyecek ve buna da razı olacaktık! (…)  Bu esnada Veli Paşa da içeri girdi ve kapının biraz ilerisinde, dizlerinin üzerine yere çöktü. Kaşı açılmış kanıyordu, bir gözü mosmordu. Bayağı darbe almıştı. ‘Komutanım’ diyerek, yerde dizlerinin üzerindeyken ona sarıldım. Veli Turan öfkeyle, ‘Böyle olmamalıydı. Ben bu hainlerle ne zamandır mücadele ediyorum. Bize bunları yapmamalıydılar. Şu Jandarma’da bunlara karşı koyan ikimizdik, bize yaptıklarına bak!’ diye haykırdı.”

Güven Şağban, Güneydoğu’da teslim olan PKK’lılara zarar vermeden adalete teslim etmeye çalıştığını, devletin asla hukuktan sapmaması gerektiğini hatırlatıyor. Kendisini dövenlere “her şeye rağmen hakkımı helal ediyorum” diyen Şağban’ın hakkını helal etmediği birileri var:

“Pozisyon almak için olayın nereye evrileceğini görmeye çalışanlara ve TSK’nın komuta kademesinin neredeyse yarısını FETÖ’cülere teslim edenlere ise hakkımı helal etmediğimi ifade etmek istiyorum.”

SOYLU TASFİYE ETTİ

Şağban; darbeden önce ihtiyaç yokken İzmir’de kurulan Jandarma Komando Tugayı’nı, Jandarma Radyosu açma girişimini, FETÖ karşıtı subayları karargahtan uzaklaştırmayı hedefleyen tuhaf atamaları, el konulmayan kritik kamera kayıtlarını, darbeden sonra terfi ederek yoluna devam eden bazı FETÖ iltisaklı komutanları, değiştirilen darbe gecesi ceridelerini, kırılan şüpheli cep telefonu ve bilgisayarlarını, 15 Temmuz sonrası karargahta örgütlenen cemaatleri birer birer anlatıyor:

“FETÖ’nün unutulmaması gereken en önemli özelliği, her ortama bukalemun gibi uyum gösterme ve başka grupların içinde kendini gizleme yeteneğidir. Birçok FETÖ’cü savunmalarında ‘Ben Menzilciyim’, ‘İskenderpaşa cemaatindenim’, ‘Süleymancıyım’ ve hatta ‘Atatürkçüyüm’ demiştir. FETÖ üyeleri, bu yetenekleri sayesinde ülkemizin her kurumunda, ekonomik alanda, siyasal alanda ve sosyal alanda faaliyetlerine devam etmektedirler.”

Gazi Güven Şağban’a ne oldu derseniz…

Jandarma, 15 Temmuz sonrasında İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. FETÖ’nün isimsiz ihbarlarıyla, zaman ayarlı atamalarla, hakkındaki kumpas soruşturmalarla tasfiye edilemeyen Gazi Güven Şağban, 2017 yılında tasfiye edildiğini notlarında anlatıyor. Tıpkı FETÖ’ye karşı yıllarca mücadele eden diğer Atatürkçü askerler gibi…

Şağban’ın 15 Temmuz notlarını okurla buluşturan ve kitabın önsözünü yazan Haluk Hepkon, şöyle demiş:

“Kendisinin ve başından beri FETÖ’ye karşı çıkan subayların alelacele tasfiye edilmesini ise hiç unutmadı. Haksızlıklara karşı sessiz kalmak onun karakterindeki birinin yapabileceği bir şey değildi. Basına verdiği bir demeçte ‘FETÖ emekli edemedi ama Süleyman Soylu etti’ diyerek tepkisini göstermişti.”

Yaşamın ne çok sözü var. Keşke hayatı bir de ölenlerden dinlesek. Belki de bildiğimiz yalanların sonu gelirdi.

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-terkoglu/soylunun-tasfiye-ettigi-15-temmuz-gazisi-2227363

tr_TRTurkish