Önyazı
Muavin olduk, otobüsü Cümleten İyi Yolculuklar diyerek uğurladık. Şimdi de Hareket Memuru olduk, gar müdürü, kondüktör, istasyon şefi olacak halimiz yok ya, baktık Trenler Kalkar Haydarpaşa’dan geliyor, hemen bir cem kurduk. Almanya’dan İtalya’dan, Suriyede’den, Hindistan’dan, Moğolistan’dan, Erzurum’dan, Ankara’dan, Eskişehir’den, Haydarpaşa’dan, en çok da rüyalardan, anılardan, aşklardan, yalnızlıklardan, ayrılıklardan, kavuşmalardan gelir de geçermiş tren. İçimizdeki gurbete gider orada beklermiş bizim gelmemizi. Biz de nedense oyalanırmışız, nasılsa tren Türkçenin en uzun kelimesi diye… Oysa tren birazdan Haydarpaşa’dan kalkacak, iskeleye bir vapur yanaşacakmış, miço olmak mı, çımacılık mı, Edip Bey’in “mavi bir suyun düşünü uyutur” dediği bir tayfa olmak mı, yoksa ‘deniz’ olmak mı? Uzatmayalım, yol verelim tren kitabına, yolculuk başlasın 21 yazarın tren yazılarına ve düşlemizde vardığımız her gar Haydarpaşa olsun diyelim bu sefer de, her seferde…