Önyazı
“Benim için Stevenson hakkında yazmak yakın bir dost hakkında yazmak kadar güç. Aslında söz konusu yakın dost 1894 yılında Pasifik’te kaybolmuş bir adada öldü, bense beş yıl sonra güneyde kaybolmuş bir şehir olan Buenos Aires’te doğdum. Bazı yazarların imgeleri yapıtlarından çok daha canlıdır; Byron ve Goethe bunların en seçkin örnekleridir. Diğerleri için ise bunun tam tersi söz konusudur; Shakespeare’i çok sayıdaki oyun kişileri arasında neredeyse göremeyiz. Sherlock Holmes ve Doktor Watson, Sir Arthur Conan Doyle’un görülmez bir adam olmasını sağlamışlardır.
Stevenson’a gelince, yazar ve yapıtları, düşleyen ve düş aynı yoğunlukla varlıklarını sürdürürler.
Bu seçkide yer alan öykülerden ikisinde mekan güney denizleridir. ‘Markheim’ bilinmeyen bir şehirde geçer; ‘Çarpık Janet’ ise İskoçya’da. Bu öyküleri seçmemin nedeni yaşlı belleğimde yaşamaya devam etmeleridir.
Çocukluğumdan beri Robert Louis Stevenson benim için mutluluk biçimlerinden birini oluşturdu.”