Önyazı
“Kendi zemininde bir külliye inşaatına girişen, ana yapılarla olmazsa olmaz ara yapılar arası mekik dokuyarak yolcu yolunda ilerleyen kişi ördüğü, öreceği duvarların bakışlarını her seferinde tartmak zorunda olduğunu baştan bilmelidir; hele tanıdığı tek kudret Helios ise: Işığın gün boyu, evet gece boyu hareket düzeni onun kimi duvarları kör, hangilerini pencereli, hangi penceresini nasıl tasarlayacağını belirler: Bunlar, aslında, yalnızca nereden nereye bakılacağıyla sınırlı bir kaygıdan kaynaklanan seçimler, ölçüler sayılmaz, bir o kadar da iç’in, içerisi’nin nereden/nasıl/ne denli görülmesini istediği, nereden görülmesini istemediğine de sıkısıkıya bağlıdır.
Nigredo, durayazmak, içerdiği yakın tarihli vas/ziyet metninden sınırları, kapsama alanı, rakım ölçüleri esnek, dolayısıyla belirsiz geleceği için, bu kez bir pencereyi değil de bir kapıyı aralık bırakıyor. Odadan odaya, yapıdan yapıya bir dolu kapı kurulmuş, geçeneklerin ve dehlizlerin öteki uçlarında başka kapılar, bir de, ah tabiî, aşağı yukarı merdivenlere açılanlar, kimi ardına kadar açık, bazıları kilitli, birinden ötekine çilingir, anahtar destemi şakırdatarak yürümüşüm ve bu en yeni, aralık kapıdan, gerçekte epey olmuş, kırık ışıklı boşluğa geçmişim — yerini kestiremediğim son, çıkış kapısına doğru yürüyorum: Kafam, ellerim dolu.”