Önyazı
Türk edebiyatının en şenlikli yazarlarından Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın kaleminden, “polisiye roman” türünün Türkçedeki ilk ve en başarılı örneklerinden Kesik Baş.
Hayatta aradığını bulamayan, yaşam zorunluluklarının ağır ağır bir cendere gibi üzerindeki işkencesini artırdığı Nafiz Efendi, çareyi her akşam meyhaneye gitmekte bulur. Bir gece sarhoş halde evine dönerken, hayli derin bir kuyuya düşer. Nafiz Efendi kuyudan tek başına değil, beraberinde bezlere sarılı kesik bir başla çıkacaktır. Bu “cinai muamma”nın soruşturmasını deneyimli zabıta (polis memuru) Remzi ve yardımcısı Seyit efendiler üstlenir. Soruşturma ilerledikçe karşılarına, yeni ve daha sıkı düğümler çıkar…
“Bu ne müthiş cinai bir muammaydı? Bir Teşrinisani tarihinde gözlerinin önünde trene binen, daha tanıdıkları bazı zatlar refakatinde Paris’e giden ve her hafta aralarında, ticaretlerinin hariçten kimsenin vâkıf olamayacağı hususiyetlerine dair mektuplar teati olunan bir adamın nasıl olur da kendisi orada sağ ve başı burada şişede bulunabilir?”