Önyazı
“Gustav Meyrink, fantastik olabilirliği bilimde arayan genç çağdaşı Wells’den farklı bir biçimde, bu olabilirliği büyüde ve her tür mekanik ustalığı aşmada aradı. Meyrink, dünyanın absürd, dolayısıyla da gerçekdışı olduğunu hissetmekle başladı işe. Bu düşünceler, önce satirik, daha sonra da fantastik ve acımasız yapıtlarında kendini gösterdi. Düşler tarafından düşlenen düşlere, karabasanların ortasında kaybolan karabasanlara yer verdi. Başlangıçta basit bir anlatı gibi görünen öyküleri, deneyimlerimiz ve en kişisel korkularımızla karışıncaya dek tırmanmaya devam eder. Meyrink, ölüler krallığının yaşayanlar krallığına girdiğine, gözle görülür dünyamızın gözle görülemez diğer dünya tarafından durmaksızın işgal edildiğine inanıyordu.”
– Jorge Luis Borges