Önceki gün hayret ki ne hayret bir şey oldu! 21 Mart Dünya Şiir Günü nedeniyle, Kırmızı Kedi-Pera’da 2024 PEN Şiir Ödülü’nü Enis Batur’a sunacağımız ödül törenimiz vardı. Ve Enis Batur kendi ödül törenine geldi! Hayret dediğim bu. Onu biraz tanıyan törenlerden, övgülerden, sosyalleşmekten nasıl kaçtığını bilir. Gelmekle kalmadı, törene katılanların mutlu etti. Bu yazının başlığı, “Yaşasın hayatı ve anlamı çoğaltan şair” olacaktı ama tek satıra sığmaz diye kısalttım. Yerim kısıtlı hemen sadede geliyorum:
NİCELİK DEĞİL NİTELİK
Çok ciddi “örgütlü kötülükle” (bu terim Attila Aşut’a ait) ezilmemeye çalıştığımız şu dönemde hâlâ şiir yazılması, kitapların basılması ne büyük nimet, ne büyük sığınak, ne büyük güvence, ne büyük umut. Hele hele hayatı ve hayatın anlamını çoğaltan yazıların kâğıda dökülmesi…
PEN olarak ödül gerekçemizde Enis Batur’un bütüncül edebiyatçı kişiliğine, tüm sanatlarla olan ilişkisine, öncülüğüne, özgünlüğüne, çok yönlü üreticiliğine, vurgu yapmıştık.
(Gerekçemizin tümünü ve Enis Batur’un şiir bildirisini PEN Türkiye sitesinde okuyabilirsiniz: www.pen.org.tr)
Ancak şimdi sıkı durun: Enis Batur’un yayımlanmış 212 (yazıyla iki yüz on iki) kitabı var! Kendi de bilmiyordu. O da bizler de törende onun hakkında muhteşem bir analiz yapan akademisyen Yalçın Armağan’dan öğrendik. (Edebiyatla ilgilenen herkes Y. Armağan’ın kitaplarını okumalı, konuşmalarını dinlemeli.)
Önemli olan bu sayı değil elbet. Önemli olan nicelik değil, nitelik. Önceki gün törende dört konuşmacı aracılığıyla, 70’lerden bu yana süregelen o nitelik, önümüze serildi.
DEDİLER Kİ:
Enis Batur’un, edebiyatımıza “dönemin eğilimlerine taban tabana ters bir şiirle” girdiğini belirten Güven Turan’a göre, “İdeolojik söylev sözlerinin uçuştuğu bir dönemde, kapalı, fragmenter, simya göndermeli modernist, hatta avangart bir şiirdi bu. İkinci Yenicileri bile irkilten bir şiirdi. Rimbaud simyası adım adım yerini daha formal ama asla kalıplaşmayan bir şiire ve bu şiirle birlikte daha ‘yaşam’ tonlu bir dünyaya açıldı.”
Oğuz Demiralp: “Batur’un şiirinin geniş bir kültürel ve entelektüel arka planı vardır. Şiirlerinde bin bir isim, bin bir yapıta gönderme okuruz. Bunlar şairin arama alanının genişliğini gösterir. Neyi arar şair? Batur’un birkaç dizesiyle yanıt verelim.” Yanıt şu dizelerde:
“Aslında/ Aranılan bir kelime: anlam/ Ortadayken anlamlandıramıyoruz onu.”
Demiralp’a göre: “Batur dahil, has şairlerin hepsi bu kelimeyi arar, bu arada bizim hayatımıza anlam katarlar.”
Yalçın Armağan’ın konuşması ise şeker şurup kıvamında aydınlatıcı bir dersti: 70’lerde, 80’lerde Enis Batur’a yöneltilen tüm eleştirilerin (“olumsuz” eleştirilerin) günümüzde nasıl erdeme dönüşmüş olduğunu açıkladı. Şairin öncü ve özgün konumunu, onun bütünlük kurma tutkusunu, dünya kültüründen nice düşünür, filozof, yazar, şairle bizleri buluşturduğunu dillendirdi. Ona göre Enis Batur’un sese dayanmayan şiirin kavramak “entelektüel ve estetik sermaye” gerektiriyor. Onun şiiri epik damardan, lirik damardan ve dramatik yapıdan besleniyor.
Son konuşmacı Haydar Ergülen ise Enis Batur için sunduğu yedi tümceyi sundu bize. İşte onlardan ikisi: “Enis Batur, Batı ile Doğu arasında Orhan Duru’nun adıyla söylersek bir denge uzmanıdır. Bu tutumuyla tüm şiirinde Cemal Süreya’nın poetik duruşunu andırır. Onu eski ve yeni kavramlarıyla düşünemeyiz; o kendisini olduran bir yazardır, modalara yüz vermez, bir sürekliliktir Enis Batur.”
“Çok saygı duyulan ama popüler olmayan şair” diye tanımlanan Enis Batur’a teşekkürler. İyi ki var!
Sevgili Okurlar, en iyisi siz bir yazarı, şairi, edebiyatçıyı tanımanın en gerçekçi ve sahici yolunu seçin: Onun kitaplarını okuyun!