Onları arayan da polis değildi / Barış Pehlivan

Siz eski sevgilinizden mesaj beklersiniz, heyhat gönderen İçişleri Bakanlığı’dır:

“Sizleri telefonla arayarak kendilerini polis, asker ve savcı olarak tanıtıp ‘adınız terör örgütü soruşturmasına karıştı’ diyerek sizden para ve altın isteyen şahıslara inanmayın.”

Murat Ağırel’in yeni kitabı Havala’yı okuyana kadar bu dolandırıcılık yönteminin sadece Türkiye’ye özgü olduğunu sanırdım. Meğer değilmiş. Daha doğrusu, yine Türkler var işin başında ama kurbanlar sadece Türk değil.

Ne mi demek istiyorum?

Havala’da okuyorum…

Her şey bir Almanın Bremen polis karakoluna gitmesiyle başladı. O kişi, Alman polise “Benden aldığınız altınlar ne oldu? Geri vermediniz” dedi.

Sonradan anlaşıldı ki…

Kendilerini polis olarak tanıtan birileri,

“Sizin mahallede hırsız yakaladık. Hırsızın üzerinde sizin adres bilgileriniz vardı. Bu hırsızın iki arkadaşı kaçak durumda. Sizin eve girebilirler. Altın ve paranız varsa korumaya almamız lazım” diyerek mağdur Almanı dolandırmıştı.

Alman polisi benzer şikâyetleri toplayıp soruşturmaya karar verdi. Ve çarpıcı bir gerçekle karşılaşıldı: Dolandırıcılar Almanları Türkiye’nin İzmir şehrinden arıyordu.

Eldeki bilgiler Türk Emniyeti’ne bildirildi. İşin elebaşlarından biri olan Halit Demir, suçları nedeniyle Almanya’dan memleketi Türkiye’ye sınır dışı edilen biriydi. Halit Demir’in sosyal medyada paylaştığı bir videosunda “Alman devletini her gün si… orum” demesi dikkat çekiyordu.

SES KAYDINDAKİ POLİS SİRENİ

Soruşturma evrakında bir ses kaydının deşifresi de vardı…

Arayan kişi: “Merhaba Bayan B., ben Kriminal Soruşturma Departmanı’ndan Müfettiş Bach. Bütün kapı ve pencereleri kilitlediniz mi?”

Bayan B: “Neden, neden?”

Arayan kişi: “Bugün sokağınızda üç hırsızı tutukladık. Tutuklananlarda bir liste bulundu ve üzerinde şu not yazıyordu: ‘Kadının çok parası var.’ Evde paranız ya da mücevheriniz var mı?”

Öyle bir tezgâh vardı ki o anlarda caddede bir polis sireni çalmaya başlıyordu. Bir devriye arabası kadının evinin olduğu sokaktan geçiyordu. Çağrı merkezindeki sahte polis de olup biteni ahizeden duyuyor ve bu anın tadını çıkarıyordu:

“Meslektaşlarım geçiyor, kaçan bir fail görmüşler.”

Alman kadın B. de arayanın gerçek bir polis olduğuna ikna oluyordu ve telefonun diğer ucundaki sesin dediklerini harfi harfine yapıyordu.

Peki, tam telefon çaldığı sırada polis arabası nasıl evin önünden geçebiliyordu? Aslında hem basit hem de korkutucu. Halit Demir’in dolandırıcı çetesi, hırsız olduğu iddia edilen kişiler hakkında ihbarda bulunarak yakındaki istasyona isimsiz bir çağrı yapıyordu. Alman kadının tüm bu tezgâhtan haberinin olmaması, işlerin dolandırıcıların istediği gibi gitmesini sağlıyordu.

Neyse ki sonunda çeteye uluslararası bir operasyon yapılıyor ve yargılama süreci başlıyordu.

Hazırlanan 181 sayfalık iddianamede, 25 Alman vatandaşı mağdur sıfatıyla yer alırken 24 farklı eyleme yer verildi. Yani 24 farklı seferde Almanları dolandırmayı “başarmış” bir örgütten bahsediyoruz. İddianamede şu ifadeler kullanıldı:

“Şüphelilerin Almanya’da yaşayan yaşlı Almanların sabit hatlarını arayarak kendilerini polis, savcı, devlet görevlisi ve banka görevlisi olarak tanıttıkları, güvenlerini kazanarak bundan acımasızca yararlandıkları, soygun, saldırı masalları ile onları korkuya sevk ettikleri belirlenmiştir. Mağdurların eleştiri yapabilme ve muhakeme yeteneklerini kaybeden yaşlı insanlar oldukları, şüphelilerin mağdurlara duygusal anlamda baskı uyguladıkları ve mağdurları büyük miktarda zarara uğrattıkları, bazılarının tüm birikimlerini aldıkları anlaşılmıştır.”

Murat’ın okurla buluşan yeni kitabında buna benzer onlarca gerçek öykü, ilk kez okuyacağınız detaylarla yer alıyor. Polisten değil sevdiklerimizden gelen mesajlarla dolu bir geleceğin özlemiyle okudum Havala’yı…

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-pehlivan/onlari-arayan-da-polis-degildi-2188474

tr_TRTurkish