8 gün geciken protesto notası / Mehmet Ali Güller

Yunanistan’ın askersiz statüde olması gereken Midilli ve Sisam adalarına silah sevkiyatı yaptığı ortaya çıktı. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait İnsansız Hava Araçları (İHA) sevkiyatı bütün çıplaklığıyla görüntüledi.

25 Eylül günü medyaya servis edilen görüntülere göre; Midilli’ye 23, Sisam’a 18 taktik tekerlekli zırhlı araç sevk edilmişti. Üstelik bu araçlar ABD’nin Yunanistan’a hibe ettiği araçlardı.

Peki, olay ne zaman oldu? Bu sorunun yanıtı üzerinden söylenecek çok şey var. Başlayalım…

18 EYLÜL’DE NEDEN HAREKETE GEÇİLMEDİ?

Ege Denizi üzerinde görev uçuşu yapan TSK’ye ait İHA’lar bir hareketlilik tespit etti. Yunanistan’a ait iki çıkarma gemisi Midilli ve Sisam’a hareket halindeydi. İzlendi ve sonrasında da görüntülendi.

Yunan sevkiyatı 18 ve 21 Eylül’de yapılmıştı. Peki, 18 Eylül’de bu görüntüler ortaya çıktıysa, neden 7 gün sonra, 25 Eylül’de Türk kamuoyunun önüne getirildi? Neden 7 gün beklendi?

Daha vahimi, bu görüntüler medyada servis edildikten bir gün sonra, ancak 26 Eylül’de Türk Dışişleri Bakanlığı olayı protesto edebildi: “Dışişleri’ne çağrılan Yunanistan’ın Ankara Büyükelçisi’nden ‘adalardaki ihlallere son verilmesi ve gayri askeri statüyü ihya etmesi’ istendi. Türkiye, ABD’ye verdiği protesto notasında, Doğu Ege adalarının statüsüne riayet etmesini ve silahların statünün ihlali için kullanılmaması konusunda tedbir almasını istedi.”

Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da ancak o notadan sonra bu konuda konuştu ve “Yunanistan ne siyasi ne askeri ne de ekonomik olarak bizim dengemiz değildir.” dedi.

İŞGAL EDİLEN ADALARIN KARASUYU ALANI

Oysa Türkiye, daha Yunanistan’ın iki çıkarma gemisinin Midilli ve Sisam’a yöneldiğini tespit ettiği anda harekete geçmeliydi; iş işten geçtikten sonra değil.

18 Eylül’de adalara silah sevk edildikten 8 gün sonra Yunanistan’ı protesto etmek, adalara silah sevkiyatını önlemiyor sonuçta.

Nitekim, 2004’ten beri aynı şeyi yaşıyoruz. Yunanistan ada, adacık ve kayalık işgaline başladığında, buna ses çıkarılması gerektiğini söyleyenlere iktidar katından yapılan eleştiri şöyleydi: “İki keçinin otladığı kaya parçası için Yunanistan’la mı savaşalım?”

İşte böyle söylene söylene 152 ada, adacık ve kayalık işgali izlendi…

Kuşkusuz ada, adacık ve kayalıkların önemi, karasuyu alanıyla birlikte anlamlıydı. Şu veriler ne dediğimizi anlatmaya yeterli sanırım: “Ege Denizi’nde bugün Yunanistan yüzde 43,5, Türkiye ise yüzde 7,5 oranında karasuları alanına sahiptir. Osmanlı Devleti’nden ‘halefiyet yolu’ ile Türkiye’ye intikal eden 150’nin üzerindeki ada, adacık ve kayalıkların karasuyu alanı ise yüzde 6’dır.” (Bora Serdar, Kardak, Kırmızı Kedi, 1. Basım, s. 12)

SULANDIRILAN CAYDIRICILIK

İşte 2004’ten beri dile getirilen “İki keçinin otladığı kaya parçası için Yunanistan’la mı savaşalım?” anlayışı, bugün de sürüyor. Erdoğan “Yunanistan ne siyasi ne askeri ne de ekonomik olarak bizim dengemiz değildir” diyor, AKP’li yorumcular da ekranlarda “30-40 taktik tekerlekli zırhlı aracın bir önemi yok” diyerek olayı küçümsüyor.

İşte “caydırıcılık” böyle sulandırılıyor.

Elbette Yunanistan’a savaş açılsın diyen yok, zaten konu Yunanistan’dan çok ABD’yle ilgilidir. Ancak mesele caydırıcılığınızdır, bu sulanırsa, 152 ada, adacık ve kayalığın işgal edilmesi gibi, adalar da küçümsediğiniz taktik tekerlekli zırhlı araçlardan fazlasıyla dolmaya başlar.

ERDOĞAN-MİÇOTAKİS FARKI

Peki, ne mi yapılmalı?

Yunanistan’ın Ege’deki karasularını 12 mile çıkarmaya niyetlendiğinde ne yapılarak sonuç alındıysa, o yapılmalı.

Anımsayın; 1995’te TBMM toplanmış ve Yunanistan’ın o kararı alması halinde bunu “casus belli” yani “savaş nedeni” saymıştı. Bu kararlılık hali de güçlü caydırıcılık oluşturarak savaşı önlemiştir.

Böyledir; caydırıcılık savaşı önler, tersine caydırıcılığın sulandırılması ise savaş riskini artırır.

Caydırıcılığı güçlendiren şey ise somut işlerdir; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) karar almaktan sahada önleyici manevralara kadar…

Bunlar yoksa, “bir gece ansızın gelebiliriz” sözü havada kalır.

Nitekim mevcut tablo şu haldedir: Erdoğan söylemde sert gücü, sahada yumuşak gücü; Miçotakis ise tersine söylemde yumuşak gücü ama sahada sert gücü kullanıyor.

“Bir gece ansızın geliriz” deniyor ama adalara silah sevkiyatı ancak 8 gün sonra protesto edilebiliyor.

https://criturk.com/8-gun-geciken-protesto-notasi/