1300’lerde yazılmış yarım yamalak bir elyazmasından öğrendiğimize göre dönem dönem korku, entrika, şiddet ağır basıyor. Ama son tahlilde akıl galip geliyor, cesaret karanlığı yeniyor. Manastırlarda bile…
Artık internet üzerinden Ortaçağ’da yazılmış elyazması kitaplara da ulaşmak mümkün. Birkaç ay önce, bir elyazmaları dijital kütüphanesinde, Aziz Thomas Aquinas’ın 1265-1274 yılları arasında yazılmış ünlü eseri Summa Theologica’nın Latince nüshasını ararken rastlantı sonucu bu kitabı görmüş Kemal Gözler. 1300’lerde Latince olarak yazılmış Historia Abbatiae Ranae, yani Türkçe söylersek “Kurbağa Manastırı Tarihi” başlıklı ilginç elyazmasının dijital kopyasını… Dünden bugüne bir şeyin değişmediğini gösteren bu kitap, söz konusu dijital elyazmasının özet bir çevirisinden oluşuyor.
Elyazmasına bakılırsa, yazar Perfectus Belaslatinas’ın Abbatia Ranae (Kurbağa Manastırı) adlı bir manastırda rahip olduğu anlaşılıyor. Hakkında başka bir bilgi yok. Kitabın dış kapağı mevcut ise de, kitapta baştan, içten ve sondan eksik sayfalar var. Kitabın yazıldığı tarih belirtilmiyor. Belki tarih, bu eksik sayfalarda vardı. Kitapta anlatılan son olay, 1357 yılında geçtiğine göre, kitabın bu yılda ya da bu yıldan sonraki bir tarihte yazılmış olması gerekiyor. Kitabın aslı sadece 132 sayfa. Kitabın ön kapağı varsa da, arka kapağı yok. Sondan pek çok sayfa da eksik.
NEREDE OLDUĞU BELLİ DEĞİL
Kemal Gözler, yaptığı pek çok araştırmaya rağmen kitabın yazarı olan rahip Perfectus Belaslatinas’ın kim olduğu konusunda bir bilgiye ulaşamamış. Bu ismi başka kaynaklarda ve keza kütüphane kataloglarında da bulamamış.
Kitaptaki olaylar Abbatia Ranae (Kurbağa Manastırı) isimli manastırda geçiyor. Gözler, abbatia kelimesini Türkçe’ye “manastır” diye çevirse de abbatia “manastır” demek değil; manastırların sadece bir çeşidi.
Belaslatinas, Kurbağa Manastırı’nın nerede olduğunu yazmıyor. Manastırın Kuzey İtalya’da İsviçre’de veya Fransa’da olma ihtimali yüksek. Gözler, kitabın dijital kopyasını İsviçre’nin frankofon bölgesindeki bir elyazmaları kütüphanesinde bulmuş. Orada kitabın aslının Leman Gölü yakınında bir vakfın kütüphanesinde olduğu yazılıymış. Kitaptan “Kurbağa Manastırı”ndaki olayların “Avignon Papalığı” döneminde ve bu Papalığın etkili olduğu bir yerde geçtiği anlaşılıyor. Dolayısıyla “Kurbağa Manastırı”nın bu papalığın hüküm sürdüğü bir bölgede olması gerekir. “Bir manastırın böyle bir isim taşıması insana garip geliyor. Ortaçağ Avrupası’ndaki manastırları gösteren pek çok liste var. Bunların hiçbirinde Abbatia Ranae yer almıyor” diyor Gözler.
ENTRİKA, ENGİZİSYON, KORKU DÖNEMİ
Kitaptaki olaylar, 1334-1357 arasında geçiyor. Bu yıllar, Papa XII’nci Benedictus (1334-1342), Papa VI’ncı Clemens (1342-1352) ve Papa VI’ncı Innocent (1452-1362) dönemlerine rastlıyor. Her üç Papa da Vatikan’da değil, Avignon’da hüküm sürmüş Papalar. 1309-1376 yılları arasında Papalık, Roma’dan Güney Fransa’da bulunan Avignon şehrine taşındı. Bu nedenle bu döneme “Avignon Papalığı” dönemi denir. Bu dönemde Papalık, Fransa krallarının doğrudan etkisi altına girdi. Bu dönemde seçilen yedi Papanın yedisi de Fransız’dı. Katolik Kilisesi tarihinde bu dönem “captivitas (tutsaklık) dönemi” olarak isimlendirilir. Papalık, Fransız krallarının tutsağı hâline gelmiştir. Bu dönem, Katolik Kilisesinin en karışık, en entrikalı olduğu dönemdir; Katolik Kilisesi aşırı ölçüde dünyevileşmiş ve siyasileşmiştir. Keza bu dönemde pek çok rahip, kâfirlik ve heretiklikle suçlanmış ve engizisyondan geçirilmiştir. Bu olayların bire bir izlerini Perfectus Belaslatinas’ın Historia Abbatiae Ranae kitabında görüyoruz.
“Belaslatinas’ın anlattığı olaylar, 1334-1357 yaşanıyor. Bu yıllar “Geç Ortaçağ”da, yani artık Ortaçağın sonuna yaklaşıldığı bir dönemde yer alıyor. Avrupa tarihinde bu yıllar, zor ama önemli yıllardır” diyor Gözler. Zor yıllardır; çünkü siyasal ve dinsel çekişmelerin zirveye çıktığı yıllardır. Bu yıllar entrikaların, engizisyonun, perseküsyonun, korkunun hüküm sürdüğü ve kimsenin kendinden emin olmadığı yıllardır. Bu zorluk yetmiyormuş gibi, bir de bu yıllarda Avrupa, 1340’ların sonlarından itibaren Çin’den gelen ve kendisine “mors atra” denen kara veba salgınıyla kavrulmuştur. Bu yıllar aynı zamanda çok önemli yıllardır; çünkü Cesena’lı Michele (1270-1342), Ockham’lı William (1287-1347) gibi “Avignon Papalığı” ile mücadele etme cesareti gösteren önemli düşünürlerin çıktığı yıllardır. Bu yıllar, insanlığın korkudan kurtuluşunun mayasının atıldığı eski Yunan ve Roma felsefesi ve biliminin yeniden doğmaya başladığı yıllardır…
“KİMLERE KİMLERE İTAAT ETTİK”
Perfectus Belaslatinas, bu kitapta, 1300’lerde manastırların potestas ordinis (Ordo’nun –düzen- iktidarı) tarafından nasıl adım adım ele geçirildiğini anlatıyor:
“Korktuk. Dünya nimetlerinden vazgeçip, manastırlara kapanan biz rahiplerin, meğerse yitirecek ne kadar da çok şeyi varmış! Başkalarına sadece Tanrı’dan korktuğumuzu söyleyip gerçekte kendi gölgemizden korktuk! Başkalarına ‘devotus Deo’ (tanrıya adanmış) olduğumuzu söyleyip, kendimizi nelere nelere adadık! Kendimizin ‘servus Dei’ (tanrının hizmetkârı) olduğunu ilân edip, kimlere kimlere hizmet ettik! Manastırlarımızın kapısına ‘non sub homine, sed sub Deo et lege’ (insanın yönetimi altında değil, Tanrı’nın ve yasaların yönetimi altında) yazıp, kimlere kimlere itaat ettik!”
Belaslatinas, kitabında olağanüstü karanlık bir manzara çiziyorsa da, bu karanlık, güneşin doğumundan önceki karanlık gibi. Ancak, Perfectus Belaslatinas’ın ömrü, güneşin doğuşunu görmeye yetmedi.
https://www.haberturk.com/yazarlar/kursad-oguz/3588296-karanliktan-aydinliga-cikma-kitabi