İslam cephesinde yeni bir şey yok / Mine G. Kırıkkanat

İlahiyat akademisyeni Mustafa Öztürk’ün “Geleneksel İslamın Kritiği” (1) başlıklı kitabı, İslam şeriatının büyük ölçüde İslam öncesi cahiliye toplumundaki uygulamalara dayandığını göstermesi bakımından değerli bir inceleme. Kitabın tek ama önemli kusuru yazarın Türkçesi; açık seçik sözcükleri bile Arapça, hatta Latince kullanarak lafı uzatıp okuru yorduğu ağdalı dili.

İlişikteki alıntılar, özgün metinden hem çok kısaltılmış hem de (tarafımdan) Türkçeleştirilmiştir. Ama İslamiyette, cahiliyeden günümüze cinselliğe imanın hız kesmediğini göstermek için yeterlidir:

MUTA NİKÂHI
Erkeğin kadına verdiği ücret ya da bedel karşılığında belli bir süre geçerli bu nikâh; özellikle savaş vb. nedeniyle yer değiştiren erkekler içindi. Muta nikâhında velilerin onayına gerek görülmezdi. Nikâh kıyıldıktan sonra kadın kendi ailesiyle kalır, kocasına bir mızrakla çadır verirdi. Böylece erkek, kadının kabilesiyle yaşadığı sürede müttefik sayılır, kabile ile birlikte hareket ederdi. Kadın muta nikâhını sona erdirmek istediğinde çadırın kapısını aksi yöne çevirir, koca bunu görünce kendi kabilesine dönerdi.

ŞİĞÂR NİKÂHI
Şiğâr, iki erkeğin birbirlerinin velayeti altındaki kadınlarla karşılıklı olarak mehirsiz (bedelsiz) evliliğidir. Cahiliye döneminde iki erkek, kızları ve kız kardeşleri gibi kadınları karşılıklı alıp veriyor ve bu değiş tokuşta, iki taraf da mehir ödemiyordu. “Ben kızımı seninle, senin kızını da kendimle evlendiriyorum” ya da “Bana kızını vermen koşuluyla kızımı sana veriyorum” biçiminde iki erkeğin sözleşmesi olan şiğâr nikâhında, değiş tokuş edilen kadınlar birbirine mehir sayılıyordu.

İSTİBDA NİKÂHI
Hz. Ayşe hadisine göre aynı dönemde bir erkek, karısına “Filan kişiyle cinsel ilişkiye gir ve hamile kal” derdi. Karısına o kişiden hamile kalıncaya değin yaklaşmazdı. Bu garip talep, erkeğin asil kan taşıyan bir çocuk isteğinden kaynaklanırdı. İstibda nikâhından doğan çocuk, talep eden kocanın meşru oğlu sayılırdı. Karısını kıskanmadığı için “deyyus” diye anılan erkeklere atfedilen bir diğer nikâh türü de karılarını değiş tokuşla gerçekleşen “bedel” nikâhıydı.

HIDN NİKÂHI
Elmalılı Hamdi Yazır’a göre, “Devr-i cahiliyede iki tür zina vardı. Birisi umuma karşı açıktan kârhanecilik, diğeri de birini dost tutarak gizlice zina etmek idi. Ve bunlar alelekser cariyelerle yapılırdı.” Bâğâyâ diye adlandırılan bu cariyeler evlerinin kapısına kırmızı flamalar asarlardı.

İbn Abbas’tan aktarılan bir söylentiye göre Araplar açık seçik zina eylemini ayıplar, gizli saklı yapılmasında sakınca görmezlerdi.

MAKT NİKÂHI
Cahiliyede üvey anneyle evlenmek yasak değildi. Evli bir adam öldüğünde erkek yakınları (oğul, kardeş) dul kalan karısını terekeden sayar; isterlerse kendileri evlenir, başkasıyla evlendirir ya da evlenmesine engel olurlardı. Dul kadının üstüne elbisesini atan kişi (genellikle üvey oğul) kadın üstünde öncelikli hak sahibi olurdu. Eğer kadın üstüne elbise atılmadan babasının evine gidebilirse özgürlüğüne kavuşurdu.

ÇOK KOCALILIK
Hz. Âişe hadisine göre Cahiliye döneminde bir kadının beş on erkekle ilişkiye girdiği de olurdu. Kadın hamile kalıp doğurduğu zaman ilişkiye girdiği erkekleri yanına çağırtır, “Bu çocuğun dünyaya gelme nedeni sizsiniz” diye söze başlar ve ardından istediği kişinin ismini zikrederek “Çocuk sendendir” derdi. O kişi ister istemez çocuğu kendi soyuna katar fakat çocuk kız olduğunda soya katmak konusunda sorun çıkardı.

ÇOK KARILILIK
Cahiliye dönemi ile İslamın ilk yıllarında, genç erkekler arasında tek kadınla evlilik yaygındı. Yaşı ilerleyen kişinin kabilesinde edindiği yer, yeni evlilikler yapmasını mümkün, hatta gerekli kılabiliyordu. Kimi zaman genç biri de evlenmesi yasak olmayan yakınlarından dul bir kadını ikinci eş olarak nikâhlayabilirdi. Uygulamanın denetimi olmadığı için, geleneği zorlamak her zaman mümkündü.

KÜÇÜK KIZLARLA EVLİLİK
Cahiliye döneminde erkekler küçük kızlarla evlenmeyi tercih ederlerdi. Kızlar genellikle on iki yaşına basmadan evlendirilir ve ancak çocuk doğurduktan sonra aileye dahil edilirdi. Doğurmadan ölürse kocasına başsağlığı dilenmezdi. Küçük kızlarla evlilik İslam hukukunda da onaylanmıştır. Nitekim Talâk 65/4. ayetteki “hayız görmemiş kadınlar” ifadesi klasik tefsirlerde, “çocuk denecek yaşta evlenip dul kalan ve hâlen âdet görme çağına ulaşmamış olan küçükler” şeklinde açıklanır. (1)

(1) Kırmızı Kedi Yayınevi/2023.

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/mine-g-kirikkanat/islam-cephesinde-yeni-bir-sey-yok-2120051

tr_TRTurkish