BARIŞ’ların yeni kitabı SS için bir araya geldik. Seçim sathındaki Türkiye’yi, siyaseti, ekonomiyi, beşli çeteleri, yozlaşan değerleri, basını konuştuk. SS, Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun beşinci kitabı… Kırmızı Kedi yayınlarından çıktı. Tüm kitaplarının bir kavgası var.
İki kez cezaevine girdiler. 150’ye yakın soruşturma, 50 civarında dava, hali hazırda devam eden 20 yargılama, Barış Pehlivan’ın 25,5 ay, Barış Terkoğlu’nun ise 23 ay maphuslukları, ödedikleri bedeller oldu.
Barışlar kalem namuslarına şahitlik ettiğim kardeşlerim, iki değerli meslektaşım.
Onları tanıdığım günden beri hem fikir, hem de kalem namuslarından hiç şüphe etmedim.
Her görüşlerine katılıyor muyum?
Asla
Elbet onlar da bana…
Fikirlerimiz de, haberlerimiz de, hayata dair düşüncelerimiz de, kavga etmiştir çokça, edecektir de…
Şimdi gelelim söyleşimize,
Ben sordum onlar yanıtladı
“SOYLU İLLEGAL BİR İÇİŞLERİ BAKANIDIR”
Toygun Atilla: Uslanmadınız mı, bu sefer de Süleyman Soylu ? Bu kitabın kavgası, hikayesi nedir? (gülerek)
Barış Pehlivan: Süleyman Soylu’nun kaşı ile gözü ile işimiz yok. Soylu, AKP döneminde Türkiye’nin geldiği çürümüşlüğün, yozlaşmanın sembolü olduğu için, bizim yıllardır eleştirdiğimiz hukuksuzluğu, devletteki rantı, çöküşü simgelediği için onun üzerinden tüm bu süreci anlatmak istedik.
Barış Terkoğlu: Süleyman Soylu 28 Nisan itibari ile illegal bir İçişleri Bakanıdır.
“14 Mayıs darbe girişimdir” dedi. 14 mayıs bir seçim, Türkiye cumhuriyeti ise bir demokrasi, anayasal bir hukuk düzeni. Seçim sistemi keyfi bir şey değil.
Kim demokrasinin en önemli kurumuna darbe diyebilir. Ancak demokrasiyi tanımayan, ancak anayasayı tanımayan, ancak hukuk devletini tanımayan biri bunu böyle tanımlayabilir.
Kimler tanımaz demokrasiyi, illegal örgütler, terör örgütleri tanımaz, FETÖ’cüler 15 Temmuz’da darbe girişimi yaparak tanımadılar.
Dolayısı ile legal bir kurumun başında oturup illegal önermelerde bulunan bir adamı ifşa etmemiz gerekiyordu. Bu kitapta bunu yaptık.
ARKASINDAKİ GÜÇ: DEVLET BAHÇELİ
T.A: Kitap fikri ne zaman doğdu ? Soylu’nun biraz önce söylediğiniz özelliklerini ilk ne zaman fark ettiniz ?
B.T: Türkiye de bir sorunlar gelir bir yerde düğümlenir. Eskiden FETÖ’de düğümlenirdi. Emperyalizm sorunları da FETÖ’de düğümlenirdi. Cumhuriyetin tasfiyesi de orada düğümleniyordu. Güçler onların arkasında birikmişti. Biz o dönem bu durumu yazdık.
Sonra 2019’da FETÖ gitti de yerine başka tarikatlar girdi. Onu yazdık.
Şimdi de mafyatik oluşumlar, devleti oyundan çıkaran güçler, hukuksuzluklar, kurumsal bir devlet olmaktan çıkarıp, keyfi kişisel politikalar, durumlar oluşturan birini gördük. Olan bitenin Süleyman Soylu’da düğümlendiğini gördük .
Dolayısı ile bu kişiyi, ilişkilerini anlatırsak, Türkiye’nin içinde bulunduğu karabasanın düğümlerini çözeriz diye düşündük.
T.A: Neden sistemi Soylu üzerinden anlatmayı tercih ettiniz ?
B.P: Elbette tüm bunların sorumlusu tek başına Soylu değil. 21 yıllık AKP iktidarının en baştaki sorumlusunu herkes biliyor. Süreci doğru okuduğunuzda, Süleyman Soylu’nun her zaman Erdoğan’In hoşlandığı bir siyaset gütmediğini gördük. Bunu AKP içindeki kavgalara baktığınızda da görürsünüz. Soylu, AKP içinde kendi hükümdarlığını ve kendi geleceğini adım adım ördü.
T.A: Bu dediğiniz kavgalardan hep kazanarak çıktı, ayakta kaldı. Bunun sırrı nedir ?
B.T: Soylu’nun arkasında AKP’nin hiziplerini de aşan bir güç var. Kim bu güç: Devlet Bahçeli. Eğer bir gün Devlet Bahçeli, ben bu adamı istemiyorum derse, arkasındaki çok büyük bir güç boşalmış olacak.
T.A: Devlet Bahçeli ve MHP neyi temsil ediyor ?
B.T: MHP’nin Türk milliyetçiliği ve ülkücülüğü temsil etmesinin ötesinde, bugünkü konumumda devletin içerisinde kendi ilişkide olduğu kimi legal kimi illegal oluşumların bir tür siyasi rotasını çizen hareket olduğunu düşünüyorum.
O yüzden baktığınız zaman Devlet Bahçeli, kimi mafyatik oluşumlarla kavga ediyor, kimi mafyatik oluşumlarla iyi geçiniyor.
Bi bakıyorsunuz iyi geçindiği mafyatik oluşumlar MHP’li yöneticilerle fotoğraf çektirenler, kavga edenler de karşısına çıkanlar. Doğal olarak ben Devlet Bahçeli’nin sadece bir siyasi parti değil, bu kadrolara da bu siyasi birikime de bir tür yön verdiğini düşünüyorum. Soylu’da, AKP içinde bu ilişkilerin uzantısı ve sigortası.
AKP KÜLTÜR DÜNYASINI YARATAMADI AMA KENDİ ZENGİNİNİ YARATTI
T.A: Tüm bu konuştuklarımız ve iddialarınız iş dünyasını nasıl etkiliyor ?
B.T: Barış’da ben de emekten yana insanlarız, piyasa ekonomisini eleştiririz. Ancak Türkiye’de olağan bir piyasa ekonomisi bile kalmadı. Türkiye’de herhangi bir mahkemede istediğiniz kararı alırsınız demiyorum, satın alırsınız. Türkiye’de herhangi bir ihaleyi genel kuralları ile alırsınız demiyorum, satın alırsınız. Maalesef, böyle bir ülkede olağan yatırım yapmanın olağan ekonomik süreci işletmenin olağan kar etmenin imkanı kalmadı.
Türkiye’de sadece hukuk ve siyasi güvenlik değil, ekonomik güvenlik de ortadan kalktı.
B.P: Düzenli olarak yaptığımız bir tespit var. Diyoruz ki, AKP, kendi entellektüelini, kültür dünyasını oluşturamadı. Bunu Erdoğan da söylüyor. Ancak kendi zenginini, kendi seçmenini yarattı.
YALI ÇETESİ: BİR ÇIKAR ORTAKLIĞI
T.A: Terkoğlu bir yalı çetesi yazdın, ortalık birbirine girdi. Nedir bu yalı çetesi ve ilişkiler yumağı?
B.T: Yazıda herkesi çok açık anlattım. Yalıya çetesi yazıma gelen en büyük itiraz; söz konusu toplantının yapıldığı evin denize olan uzaklığıydı (gülüyor)
Şunu görmemiz lazım Türkiye’de kirli para yaratıldı. Nedir bu kirli para. Kaynağı aslında bizim vergilerimiz olan devletin birikimi devletin elindeki sermaye olan bu para belirli kişilere, yol yapıyorum, inşaat yapıyorum diye aktarılıyor. Bu aktarılan para ile önce bir sermaye sınıfı yaratılıyor, bir ekonomi yaratılıyor. Ve açıkça yaratılan bu ekonomi bazı fikirleri, bazı ideolojileri, beslemek için kullanılıyor. İşte biz burada medyayı görüyoruz.
Yalılar türkiye de zenginliğin sembolleridir. Bu yalılar, yeni sermaye sınıfı tarafından alındı. Sermaye sınıfını simgeliyor ama başka bir şey daha simgeliyor. Bu yapının beslediği medya var. Bu yapının beslediği gazeteciler kanaat önderleri var. Bunlar ne yapıyorlar. Kendi gemilerini yürütürken, bu yapıları destekliyorlar. Bugün bu iktidarı destekliyor sanmasınlar ki Erdoğan’ı çok sevdiklerinden destekliyorlar. Kendi gemilerini yürütebilmek için destekliyorlar. Erdoğan gitse yerine, “size bunları vereceğim” diyen bir lider gelse onu desteklerler. Bu bir çıkar ilişkisi. Bu ilişkiyi sürdürebilmek için, medyada, gazetecilikte, toplumda kanaat oluşturan kimselerde, bu geminin karşısına çıkan tabiri caizse mayınları bu isimlerle temizliyorlar.
“YANDAŞ OLMAYACAĞIZ, İKTİDAR DEĞİŞSE DE YANLIŞLARI YAZMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
T.A: İYİ Parti’nin Ankara 2.bölge 2.sıra milletvekili adayı Sedat Aksakallı, Kemal Kılıçdaroğlu’nun beşli çete diye adlandırdığı kişilerin avukatı. İYİ Parti CHP’nin seçim ortağı. Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin en çok kamu ihalesi alan ilk beş şirketinin sahiplerinden Yapı Merkezi A.Ş’nin kurucusu Ersin Arıoğlu’nun taziyesine gitti. Elbette bu insani bir durum. Ancak en çok kamu ihalesi alan beş şirketten biri olan Yapı Merkez A.Ş, Kılıçdaroğlu’nun hedefinde değil. Herkes, kendine yakın sermayeyi kollamıyor mu ? Siyasi etik ve ilke burada nerede ?
B.P: Haklısınız. Ben altılı masa mantığını anlıyorum. Bu sistemin getirdiği bir mecburiyet. O masadaki hiç bir parti ve lider benim idealimdeki figüre uymuyor. Ancak, Türkiye’nin bu karanlıktan kurtulması gerekiyor. Kendi adıma söz veriyorum; hangi iktidar olursa olsun yanlış gördüğüm her şeyi yazacağım. Hırsızın siyasi kimliğine bakılmaz. Eğer seçimleri Millet İttifakı kazanırsa söz veriyorum, yandaş olmayacağım. Bizler yine hiç sevilmeyen gazeteciler olacağız”
B.T: Geçenlerde bir belgesele çekildi. Yurt dışından geldiler, gazetecilik üzerine bir belgesel. Evden çıkışımdan başlayarak, o gün yargılanmaya gidene kadar olan süreç çekildi. Yol boyunca inşaatları anlatayım dedim. Aynı boğazın üzerindeki üç köprünün hikayesini anlattım. 3’ncü köprü için devletin cebinden çıkacak olan parayı söyledim. Mesele, “yap işlet devret” sisteminin ötesinde. Devletin işletme kısmında, büyük bir servet transferinin gerçekleştiğini görüyorsunuz. Aslında sistemin kendisi iyi niyetli ortaya çıkmış olsa dahi sistemin kötüye kullanıldığını görüyorsunuz. Demokrasi de kötüye kullanılabilir sistemdir. Türkiye’de aslında iyi niyetli sistemde, kötüye kullanabiliyor. Ben şuna inanıyorum, Türkiye de gelecek konusunda hep iyimserim. Ama bana, “Türkiye de iktidar değişecek düzen değişecek mi ?” derseniz saçmalamayın derim. Çünkü ben 14 Mayıs’ta iktidar değişse dahi bu düzeni sürdürmek isteyen kimselerin, bugün iktidara talip olan muhalefetle ilişki kurmaya çalışacağını, hatta bugün de ilişki kurduğunu ve devam ettirmeye çalışacaklarını düşünüyorum. Ve bu mücadeleyi nasıl bugün sürdürüyorsam bugün de sürdürmem gerektiğini biliyorum. Bizim bu ülkede talip olmamız gereken tek şey, bu ülkenin hapishaneleri”
https://www.patronlardunyasi.com/haber/-Iktidar-degisse-de-duzen-degismez-/279085