Havva Yorgancı’nın kaleminden… Şükrü Erbaş: İnsanın Acısını İnsan Alır

Seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben…

Şükrü ERBAŞ

7 Eylül 1953 tarihinde, Yozgat’ta dünyaya geldi. Annesi Lalezar Hanım, babası Doğan Erbaş’tır. İlk ve orta öğrenimini Yozgat’ta tamamladı. Ankara’da Gazi Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilimler Bölümü’nden 1978’de mezun oldu. Toprak Mahsulleri Ofisi’nde memurluk ve yöneticilik yaptı, bu kurumdan emekli oldu. 1984 yılında başladığı edebiyat hayatının ilk yıllarında, Yarın dergisinde kurul üyesi olarak yer aldı. Edebiyatçılar Derneği’nde 1993-1995 yılları arasında genel sekreterlik, 1998-1999 yılları arasında başkanlık yaptı. İlk şiiri 1978 yılında, Varlık Dergisi’nde yayımlanan sanatçı; “Yolculuk” adlı şiir kitabıyla, 1987’de Ceyhun Atuf Kansu şiir ödülüne layık görüldü. Şiir dışında deneme ve antoloji dallarında da eser veren Erbaş, halen PEN Yazarlar Derneği üyesidir. Yarın dergisi yazı kurulunda görev yaptı (1984). Edebiyatçılar Derneği’nde yöneticilik görevinde bulundu (1993-1999). Şair, halen Antalya’da yaşamaktadır. Şükrü Erbaş, ilk şiirini Varlık dergisinde, 1978 yılında yayınlandı.  Ayrıca, “Dicle Üstü Ay Bulanık” şiir kitabıyla 1996 Orhon Murat Arıburnu şiir ödülünü, “Üç Nokta Beş Harf” şiir kitabıyla 2002 Ahmed Arif şiir ödülünü ve “Gölge Masalı” adlı şiir kitabı ile de 2005 Ömer Asım Aksoy şiir ödülünü kazandı. Şiir, edebiyat ve yaşam üzerine denemeler yazdı. Denemelerini “İnsanın Acısını İnsan Alır” (1995) ve “Bir Gün Ölümden Önce” (1999) adlı kitaplarında toplayan Şükrü Erbaş’ın, “Gülün Sesi Gül Kokar” (1998) adlı düzyazılarından oluşan bir kitabı da vardır.

”Yüzüm biraz çiçeklendiyse sesinin ılıman ikliminden aldı suyunu ve sıcağını. Dizlerinin dibinde yüzünü seyrede seyrede keşfettim bulutları. Gövdeme gömdüğüm tüm kusurlarımı ve iyiliğimi gözlerimin önüne serdin.”
Bu muazzam yapıtta şairimiz Erbaş’ı kâh romantik, kâh mutlu, kâh acılı, bazen eleştirel, bazen realist ve bazen de toplumcu bir karaktere bürünürken görüyoruz. Bununla kalmıyor, biz de şairimizle birlikte duygulardan oluşan o çığa korkmadan giriyoruz. Bu metinler, bizim de duygu değişimleri yaşayabileceğimiz ve kendimizden bir şeyler bulabileceğimiz cümlelerden oluşuyor. “İnsanın Acısını İnsan Alır “da Erbaş’ın şiirinden taşmış ancak kalbinde de kalamamış duyguları, düşünceleri gördüğümüzü söyleyebilirim. Bir deneme kitabı olmasına rağmen sanki bir öykü kurgusunda yazılmış ve gösterişten uzak, yalın bir dil kullanılmış. Erbaş’ın bilinçaltı, bu metinlerde vücut buluyor ve bize aşkı, ayrılığı, zamanı, toplumu, insanları, acıyı, sevinçleri, bunalımları, içsel sıkıntıları, yalnızlığı, duyarlılığı anlatıyor. Yaşamında yalnızlığa sürüklenmiş Erbaş, yeri gelince kendiyle içsel diyaloglar kuruyor ve bunları gözlerimizin önüne seriyor. Bizi renkli ve keyifli bir anlatımla baş başa bırakıyor. İnsanın insana, acıların acılara iyi geldiği bir dünyanın bir anahtarı, büyücüsüdür sanki… Kitabının son bölümünde ise Nazım Hikmet’ten Orhan Veli’ye, Gülten Akın’dan Pablo Neruda’ya kadar önemli isimleri veya keşfettiği genç edebiyatçıları anlatan yazılarıyla görürüz Erbaş’ı… Her açıdan donanımlı, şiir okuyormuş gibi hissedeceğiniz bir düzyazı şaheseri sizleri beklemekte…

https://www.iscihaber.net/havva-yorgancinin-kaleminden-sukru-erbas-insanin-acisini-insan-alir