Necib Mahfuz’un romancılığında, onun yaşama biçiminin ve içinde bulunduğu zamanın / ortamın etkileri yoğundur. Gelenekle modernlik arasındaki Mısır’ı anlatır. Derinlikli bir bakış, sezgili bir yolculuğun ürünüdür onun anlatıları. Ülkesinin hem bugününe, hem dününe ilişkin anlattıklarıyla sizde bambaşka bir ufuk açar hem de usta bir hikâye anlatıcısı olmasıyla okur / yazar dağarcığınızı zenginleştirir. Yerelliğe tutunan, kendini orada sığlayan bir yazar değildir Mahfuz, yerlidir ama o ölçüde de evrenseldir.
Bir anlatı sanatı olarak roman günümüzde de ayna tutma işlevini sürdürüyor.
Topluma, insana bakışta romancının gözlemevine yansıyan her şey; odaklandığı bir konu / kişi / zaman / mekân ekseninde anlam kazanıyor. Romancı, topluma / insana ayna tutuyor.
Arap edebiyatının Balzac’ı olarak nitelendirilen Necib Mahfuz bu soy romancılardan. Onun romanları yaşadığı / tanıklık ettiği zamanın ruhunu yansıtır. Mahfuz romanları üzerinden Mısır’daki toplumsal değişimi, insan ruhunun karmaşasını öğrenebiliriz. Onun bu tanıklığı bize roman aracılığıyla toplumu anlama biçimini de verir.
GELENEKLE MODERNLİK ARASINDAKİ MISIR
Eninde sonunda roman bir kurgudur. Romancı, kurguyla hakikati gölgeleyen gerçeği de aydınlatır. Yani romancının bakışı / bilinci yarattığı gerçeklikle okurda yeni algı kapıları açar. Burada şunu da göz ardı etmemek gerekir; romancı nasıl yaşarsa öyle yazar! Buradan bakarak şunu söyleyebiliriz: Necib Mahfuz’un romancılığında, onun yaşama biçiminin ve içinde bulunduğu zamanın / ortamın etkileri yoğundur. Gelenekle modernlik arasındaki Mısır’ı anlatır bize. Oradaki sıkışıp kalmışlığını, yaşam tarzlarını, siyasal yapılanmasını, tarihsel durumu / konumunu, toplumsal sınıfların gerçekliğini ve insan ilişkilerini yansıtır.
Necib Mahfuz’un anlatılarıyla sizi çıkardığı yolculuk benzersizdir. Bu, şu anlama gelir: Ülkesinin hem bugününe, hem dününe ilişkin anlattıklarıyla sizde bambaşka bir ufuk açar hem de usta bir hikâye anlatıcısı olmasıyla okur / yazar dağarcığınızı zenginleştirir.
ÇAĞDAŞ ARAP EDEBİYATININ
ASIL KURUCULARINDAN
Mahfuz’u okuyarak edebi bir haz alabileceğiniz, kültürel zenginlik kazanabileceğiniz gibi Mısır üzerine de çok şeyi öğrenirsiniz.
Yakın tarihinden siyasal geçmişine, toplumsal sınıflarından sosyoekonomik durumuna, kültürel yapısına ilişkin birçok şeyi içerir bu. Aynı zamanda oradan Ortadoğu coğrafyasının gerçeğine bakmaya bir yolculuğa çıkarır sizi.
Onu çağdaş Arap edebiyatının bir parçası değil, asıl kurucuları arasında saymamızı önceleyen de sanırım bu özellikleridir.
Bir yanıyla dili kullanma biçimi, düşünce dünyası; öte yanıyla da kültürel birikiminin yansıları onun anlatı dünyasını biçimler.
Derinlikli bir bakış, sezgili bir yolculuğun ürünüdür onun anlatıları. Bilgiyle yazar, ama bilgiçlik edasına bürünmeden söz eder insana / yaşama ilişkin her bir şeyden.
YAŞAYAN / SORAN VE
SORGULAYAN KAHRAMANLAR
Mahfuz’un yüzü yaşama dönüktür. İnsanın öyküsünü birçok yanı / yönüyle anlatısına taşırken gösterdikleriyle bir toplumun yaşama düzenini, insan ilişkilerini etkileyici bir anlatımla sunar. Onun kahramanları yaşayan / soran ve sorgulayan insanlardır.
“ARAP EDEBİYATININ BALZAC’I”
Necib Mahfuz, Müslümanca bir bakış yerine; o çokkültürlü yapı içindeki insanların neyi / nasıl yaşadıklarını, düşünce ve davranış biçimlerini, ilişkilerini, olaylar karşısındaki tutumlarını gözlemci-gerçekçi, yer yer de eleştirel biçimde anlatmasıyla dikkati çeker.
Ona, “Arap edebiyatının Balzac’ı” denmesi de sanırım bundandır.
Mahfuz; düşünen, düşündüren, sorgulayan bir anlatıcıdır her şeyden öte. Onun anlatılarında bir ortak duyuş, kavrayış, anlatım var mıdır diye sorarsak eğer; belki bunu Arap dilinde yazan, bunun inceliklerini bilenler daha iyi yanıtlayacaklardır.
YERLİ AMA EVRENSEL BİR YAZAR!
Benim çevirilerle bize aktarılanlarda gözlediğim (ne yazık ki yapıtlarının önemli bir bölümü Arapçadan çevrilmemiştir dilimize); üslupçu biri olmasıdır Mahfuz’un. Aynı zamanda iyi bir hikâye anlatıcısı olma özelliği yapıtlarına derinlik ve yoğunluk kazandırır. Onun anlatılarında toptancı bir bakış, çoğul söyleyiş yoktur. Yalındır, kurguya özen gösterir; konusunu çeşitlendiren bir katmansal örgü romanlarının odağında yer alır. Bu da ilgi / merak ötesiliğin dışında, ele aldığı konuyu / sorunu dile getirmede roman(ın)a derinlik kazandırır. Aynı zamanda anlatıcının neyi / niçin anlattığını gösterir.
Miramar (1967) romanını buna örnek olarak verebilirim.
Mahfuz, yerelliğe tutunan, kendini orada sığlayan bir yazar değildir. Yerlidir, ama o ölçüde de evrenseldir.
Miramar Pansiyon metaforu hem Mısır’dır hem de dünyanın emperyal güçlerinin odağında (herhangi bir) ülkenin neyi / nasıl yaşadıklarına toplumsal sınıflar ekseninden bakıştır. Ki, Mahfuz; orada bize şunu hatırlatır hep: Bir romancı siyasal / toplumsal bilinç olmadan hiçbir sorunu / konuyu anlatamaz.
SORGULAYICI VE ELEŞTİREL!
Neredeyse tüm romanlarında ele aldığı konular ülke gündeminin sorunsallarından çıkıp gelirler. Bunların neden / niçinlerini gösterirken sorgulayıcı, bir o kadar da eleştireldir. Bunu da roman kahramanlarının üzerinden yapar.
Miramar’ın anlatıcı-kahramanlarına baktığımızda; hem sınıfsal konumlarını hem de duyuş düşünüşlerini bir dilsel bakışın söylemi içinden vermesiyle dikkati çeker. Özellikle de Kuran’ın diline yaslanması, bunu yer yer “uyarıcı motif” olarak kullanması onun üslupçu yanını anlatır bize.
Öte kıyıda ise Mahfuz’un diline ve ülke / insan gerçeğine sadakatini gösteren imgeleri yoğunca kullanması onun usta anlatıcılığını da gözler önüne serer.
Bu anlamda Miramar’ın yanına hemen Midak Sokağı’nı (1947), Kahire Modern’i (1945), Zamanın Hükmü’nü, (1978), “Kahire Üçlemesi”ni (1956-57) koyabiliriz.
DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMLERİN TANIKLIĞI
Mahfuz, ülkesindeki toplumsal çelişkileri iyi okuyabildiği kadar; siyasal yapının evrildiği bütün süreçlerin de tanıklığını yapması nedeniyle, oluşagelen değişim ve dönüşümleri romanlarının odağına yerleştirmeyi ustalıkla başarmış bir anlatıcıdır.
Bu yanıyla benzersizdir.
Toplumsal çelişkileri, toplumsal sınıfların ne durumda olduğunu iyice görüp gözleyen bir anlatıcıdır.
Miramar’da ortaya çıkan / yansıtılan gerçeklikte; ülkenin yakın siyasal tarihinin izlerinin toplumun değişik katmanlarına nasıl yansıdığının, bunları ne yönde nasıl etkilediğinin anlatımıdır.
Romanın anlattığı bir dünya, bazen olup biten tarihsel gerçeklikten daha da etkilidir. Tarih biter; roman ise onun bittiği yerde başlar. Her türlü yorumu / bakışı, yeni gerçekçilik durumlarıyla bize anlatmayı sürdürür.
ÇAĞININ RUHUNU YANSITMA DÜŞÜNCESİ
VE KAHRAMANLARININ GERÇEKLİĞİ
Dünü ve bugünüyle Mısır’ı tanırız onun romanlarında. Ondaki zaman bakışı, çağının ruhunu yansıtma düşüncesi romanlarında çizdiği kahramanların gerçekliğiyle can bulur. Öyle ki; Mahfuz siyasal ve toplumsal bilinci yüksek bir anlatıcı olarak çıkar karşımıza her bir romanında. Ona göre insanı anlamak toplumu anlamaktır. Toplumu anlamak ise hangi siyasal erkin toplumda neleri / nasıl yapıp ettiğini görebilmektir.
MISIR VE TÜRKİYE BENZERLİĞİ
Necib Mahfuz’un bir anlatıcı olarak bize hatırlattığı önemli bir şey daha vardır: Türkiye’yi anlamak için Mısır’ın yakın tarihini okuyun.
Mısır’da olup bitenlerin Türkiye’ye yansılarını iyice görebilmek için Necib Mahfuz’u okumak, bize yakın bir bakış, yakın bir bilinç aşısı gibi de gelebilir…
34 romanı, 350’yi aşkın öyküsü, yüzlerce gazete yazısıyla edebi bir “ikon” olarak ötemizde duran böylesi bir anlatıcıya yüzünüzü döndüğünüzde eminim ki ufkunuz zenginleşecektir.