Nesim Fintz ile Matematik ve Enformatiğin Sıradışı Öyküleri Üzerine
Çoğumuzun sevmediğimiz matematik dersi, Prof. Nesim Fintz’in tutkusu. Çocukluk döneminde başlayan bu tutku, çizer Han-Mi Kim ile birlikte matematik tarihini anlatan çocuklar için çizgi roman hazırlattı . Pek çok dile çevrilen Matematiğin ve Enformatiğin Sıradışı Öyküleri Kırmızı Kedi Çocuk markasıyla kendi dilinde.
Galatasaray Lisesi yıllarınızda kazandığınız burs sizi matematik yoluna yöneltmiş. Matematiğe olan ilginiz ne zaman başladı, sizi bu alana çeken şey neydi?
Matematiğe olan ilgimi soruyorsunuz. Aslında bunun cevabı benim için oldukça basit. Henüz Galatasaray Lisesi’nin ilkokul kısmında, yani 6 ile 11 yaşlarım arasındayken, matematik derslerimiz Fransızca yapılırdı ve öğretmenlerimiz de Fransızdı. O dönem derslerde şöyle bir gelenek vardı: Hoca bir soru sorar, ilk doğru cevabı veren öğrenciye bir pul hediye ederdi. Ben de bu pullara bayılırdım! Bu yüzden, hemen her derste — dostum Ömer Atlıoğlu ile birlikte — ilk cevap verenlerden biri olmaya çalışırdık. Sanırım matematiğe olan sevgim, o pullarla başlayan bu küçük heyecandan doğdu.
Günümüzde birçok öğrenci matematikten korkuyor. Sizce bu korkunun kaynağı nedir ve öğrencilere ne tavsiye edersiniz?
Matematikten korkmayı gerçekten hiç anlayamıyorum. Bana göre bu korkunun kaynağı çok basit şeylere dayanıyor. Bazı öğretmenler, bazı kavramları yeterince açık bir biçimde anlatamadıkları için öğrenciler “biz bunu anlamıyoruz” deyip matematikten uzaklaşıyorlar.
Bu tutumun ne denli yanlış olduğunu şöyle bir tümceyle anlatmak isterim: Gözlüklerinizi silmeyi unuttunuz diye dünya kirlidir diyemezsiniz.
Eğer iyi bir matematik öğretmenine denk gelmiş olsalardı, böyle bir korkudan söz etmek mümkün olmazdı.
Matematik bir spora benzer. Herhangi bir spora başladığınızda ilk başta sıkıcı gelebilir, ancak ilerledikçe o sıkıcılık yerini zevke bırakır; çünkü hareketin ritmini, oyunun keyfini keşfetmeye başlarsınız.
Bunun en güzel örneğini kayakta (veya ski’de) görürüz. İlk kez yaptığınızda düşmekten korkarsınız; ancak karın üzerinde süzülmenin tadına vardığınızda o korku tamamen zevke döner. Matematikte de bu aynı şekilde olusur. Birkaç soruya doğru cevap verdikten sonra matematik aşkı yavaş yavaş büyür; daha fazlasını öğrenmek, daha çok problem çözmek istersiniz.
Ve inanıyorum ki, bir matematik dahisi olmasanız bile, iyi bir matematikçi olabilirsiniz.
Matematik ve Enformatiğin Sıradışı Öyküleri fikri nasıl doğdu? Bu kitabı yazmaya sizi ne motive etti?
Bunu çizgi romanımın önsözünde de anlattığım gibi, her şey 2016 yılının Temmuz ayında, Paris’in güneşli bir sabahında başladı. Şehrin sevimli bir kafesinin terasında, Fransa’nın bir numaralı haber radyosu France Info’nun değerli yapımcısı Emanuel Davidenkoff ile sohbet ederken, bana “Bir Gün Bir Soru” adlı programında matematik ve bilişim konuları üzerine konuşmamı teklif etti.
Doğrusu, bu yolculuğun bana böylesine bir keyif vereceğini ve bu denli severek yapacağım bir dizi doğuracağını o anda hiç düşünmemiştim. Ama öyle oldu. Sonunda 22 bölümlük bir seriye imza attık.
Bu yayınlar o kadar beğenildi ki, elimdeki bu içerikleri çizgi roman haline getirmeyi düşündüm. Genç ve son derece yetenekli bir çizer olan Han Mi Kim ile iş birliği yaparak bu hayali gerçeğe dönüştürdük.
Kitabınız birçok Avrupa ülkesinde büyük ilgi gördü. Şimdi ise kendi topraklarında, Kırmızı Kedi Çocuk Yayınevi etiketiyle okurlarla buluşuyor. Bu yayınevine uzanan yolculuğunuz nasıl gelişti?
Kırmızı Kedi Yayınları Genel Yayın Yönetmeni, şair ve yazar Enis Batur’un, bu eserimin Türkçe dilinde yayımlanması için benimle temasa geçtiği gün yaşadığım sevinç ve gururu anlatmam gerçekten zor. Fransızca’dan üç ayrı dile çevrilmiş olan bu eserin, şimdi kendi öz dilimde, Türkçe olarak yayımlanacağını bilmek bana tarifi güç bir haz verdi.
Bu çizgi roman, eğer yüzlerce Türk gencine matematiği sevdirebilirse, amacıma ulaşmış olurum ve de “Ne mutlu bana!” diyebilirim.
Bilimin ve matematiğin önemli isimlerini çizgi roman aracılığıyla gençlerle buluşturuyorsunuz. Bu yolculuğun sizin için bir devamı var mı?
Bu çizgi romanların esas amacı sadece gençlere değil, yaşı kaç olursa olsun bilgilenmeyi seven herkese matematiği sevdirmek ve matematiğin tarihini anlatabilmekti. Böylece, bilmedikleri bazı teoremlerin nereden geldiğini öğrenmek, onlar için güzel bir keşif, bir zenginlik olacaktı diye düşündüm.
Birinci cildimi, o dönemde iki tane olan torunlarım için yazdım ve onlara atfettim. İkinci cildi eşim ve dört oğluma adadım. Üçüncü cildimi ise yine eşime ve gelinlerime ithaf ettim.
Şimdi ise torunlarımdan biri bana, “Ben niye yokum senin kitaplarında?” dediğinde, ona söz verdim: Yedi torunum için dördüncü bir cilt hazırlayacağım. Şimdiden o ciltte hangi matematikçilerden bahsedeceğimi biliyorum. Tabii bu çalışmamın zaman alacağının da bilincindeyim.
Röportaj: Özge Doğar


