Çocuğumuzla kuramadığımız bağı teknolojiye devrediyoruz: Yatay Zekâ
Uzman Psikolog Gülşah Aksakallı’nın kaleme aldığı Yatay Zekâ, Kırmızı Kedi Çocuk markasıyla raflardaki yerini aldı.
Günümüz gençlerinin teknoloji ile ilişkisini ele alan Yatay Zekâ, okurlarına hem sürükleyici bir kurgu hem de düşündürücü sorular soruyor.
Günümüz dünyasında teknoloji, hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Çocuklar artık oyun oynamak, öğrenmek, hatta sosyalleşmek için bile ekrana ihtiyaç duyuyor. Ancak bu durumun ardında, çoğu zaman fark etmediğimiz daha derin bir gerçek yatıyor: Biz, çocuklarımızla kuramadığımız bağı teknolojiye devrediyoruz. Evde bir araya geldiğimiz anlarda çoğu zaman herkes kendi ekranına gömülmüş durumda. Ebeveynler işin yorgunluğunu atmak için telefona sarılıyor, çocuklar ise anlaşılmadıklarını hissettiklerinde dijital dünyaya sığınıyor. Bu da onların teknolojiyle arkadaş olmasına, yani gerçek ilişkiler yerine sanal bağlara yönelmesine neden oluyor.
Oysa çocukların en temel ihtiyacı “görülmek” ve “duyulmak”. Bir çocuğun iç dünyasına ulaşmanın yolu, ona kulak vermekten, onunla vakit geçirmekten geçer. Çocuğunuz size bir şey anlatmak istediğinde, telefonu bir kenara bırakıp gözlerinin içine bakmak; ona dünyadaki en değerli kişi olduğunu hissettirmek, hiçbir uygulamanın sağlayamayacağı bir etki yaratır. Teknoloji, doğru kullanıldığında elbette öğrenmeyi destekleyen güçlü bir araçtır. Ancak çocuğun duygusal dünyasının yerini asla tutamaz. Ekran süresinden önce “sohbet süresini” artırmak, teknolojiyi bir rakip olmaktan çıkarıp bir araç haline getirir. Çocuklarımızla yeniden bağ kurmak için mucizelere değil, sadece birkaç dakikalık samimi paylaşımlara ihtiyacımız var. Birlikte yürüyüşe çıkmak, akşam yemeğinde günün nasıl geçtiğini sormak, birlikte kahkaha atmak… Tüm bunlar, çocukların dijital arkadaşlıklardan çok daha derin ve güvenli bir bağa sahip olmalarını sağlar.
Yatay Zeka Kitabımızın kahramanı Efe, yapay zekâ ile geliştirdiği gözlük sayesinde ailesiyle ilişkilerini düzeltiyor, okulda başarılar elde ediyor ve uluslararası alanda adını duyuruyor. Ancak kısa süre sonra yapay zekâ kontrolden çıkarak Efe’nin hayatını adım adım ele geçirmeye başlıyor. Aile içi iletişimi ve teknoloji ilişkisini ele alan kitapta, ailesi tarafından umursanmadığını düşünen Efe’nin ergenlik çıkmazları ve korkularıyla yüzleştiğini görmekteyiz. İncelikle bu konulara dokunan yazar, çocukların da sesi oluyor. Ailesinin takdirini hiçbir zaman toplayamamış olan Efe, gözlükle neredeyse bir yıldız oluyor ama bu sefer de başka bir tehlikeyle yüzleşiyor. Neyse ki imdadına yine ailesi yetişecek.
Yatay Zekâ’da, teknoloji karşısında bireyin özgürlüğü, sorumlulukları ve seçimleri merkeze alınmakta. Bu yönüyle Yatay Zekâ yalnızca gençler için heyecan verici bir okuma deneyimi sunmakla kalmıyor, aynı zamanda öğretmen için de sınıf içi tartışmalar ve değerler eğitimi için önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Özge Doğar