FEYYAZ KAYACAN’IN KİTAPLARINDA YER ALMAYAN BİR ŞİİRİ

1919 yılında İstanbul’da doğan Feyyaz Kayacan, yazın yaşamına görece erken yaşta, 1935’te Fransızca yayımladığı şiirlerle başlamıştı. Les Gommes (1935) ve Gestes à la Mer (1943) onun ilk verimleriydi. Daha sonra bilhassa öyküleriyle Türkçede ürünler vermeye devam etmişti. 1976’da Kaşık Havası (Yeditepe Yayınları) ve 1982’de Benim Örümceğim Başka (Tomurcuk Matbaası) başlıklı “küçümen” yapıtlarıyla Türkçe şiirlerini bir araya getirmişti.

1 Nisan 1956 tarihli Yeditepe dergisinin (S. 104) “Londra Mektupları” başlıklı Kayacan’ın yazılarının yer aldığı köşesinde kalan, kitaplarına girmemiş bir şiirini okurlarına sunuyoruz.

İSTANBULUN YARATILIŞI

Baktım ki oynatmışlar gene İstanbul’u yerinden
Uçuruma okutmuşlar,
Durup durup sildiğim
Buluta benzetmişler
Ben dönünce havadaki.
Baktım ki ışığını oynatmış güneş daniskasında
Karanlığın,
Baktım ki oyulmuş güneş gözümün çıkarından
Minarenin tutarından.

Ve dama atılan güneşler dizildi
Bakınca Londra’daki karşıma.

Ve upuzun zifirî yosununda topraksız gecelerin,
İstanbul’ca usumu
Taşıdım başıma
Ve Tanrıya çevrik
İlk haftasında
Elişi toprağının
İstanbul’u başlattım gene en yürürlükteki gözümün
Güneş boylu sesinde,

Ve yedi buyrultusuyla davrandım
Tanrıya bitişik elimin.

Bulsun bulsun yerini ışıklar dedim başımdaki darılardan,
Ve İstanbul’a doğru birikinceye dek yıldızdaki çoban
Hünerimin ta besmelesinden.
Ve baktım ki taşta ışıyordu
İlk kertenkelesi
Çemberli güneşin.
Ve yenice çevirmeye koyuldum taştaki çemberi
Bahçeler uydurarak
Çocuk rengi oyunlara.

Sonra ilk balığı getirdim şişedeki elimden,
Denize indirdim Marmara’nın yunuslarca oynak şivesini
Ve baktım ki
Martılara boyanmıştı suların en uzun bandırası.
Arkasından minarelerin kozunu oynadım toprağa,
İstanbul’a döktüğüm
Üçüncü terin alnından.
Derken ilk davulda gerildi bayramların derisi.

Ve ilk çocuğun gözü açıldı İstanbul’a anasının eşiğinden
Ve baktım ki bendendi gözleri anadan dışarı
Ve en son terimin buyrultusunda
Bir de Kız yakıştırdım Kuleye
Ve yumurta gibi dadanarak
En güç kapısına İstanbul’un
İlk kahveyi içtim Kuledeki kızın el sallayan
Mendilinden.

Oldu oldu mu İstanbul dedim sözlü toprakta
Kuruldu mu dedim toprak yedi tepenin üstündeki
Yedi terimin ereğinde?
Oldu olur olacak dediler
Aynanın boyasındakiler.
Ve baktım ki sapa girmişti gene alnımdaki İstanbul’un yazısı
Oynatmışlar baktım ki gene İstanbul’u yerinden
Yeniden başlıyorum baktım ki İstanbul’un tenine.

tr_TRTurkish