Dost üstat Lütfü Seymen
Lütfü Seymen Kadıköy’ün efsane sahafıydı. Onu diş hekimi, boks antrenörü ya da harita teknisyeni olarak hayal edemezsiniz. Bu dünyaya kitaplarla haşır-neşir olmaya gelmişti. Orası kesin. Mesleğinde ondan iyisini bulmak da zordur cihanda.
* * *
Benzersiz bir adamdı. Stil sahibiydi. Pırıl pırıl mavi gözler, dalgalı saçlar, upuzun kırçıl sakallar, mikrofonik fakat yumuşak ses, toraman bir kediyi andıran diri bir gövde; bıyığın altında, sakalın ardında hep muzip bir tebessüm. Adamda müderris karizması mı, gangster vakarı mı var çözmek zor. Kolunda dalgıç saati, parmağında İlhanlı sikkesinden yüzük. Kıyafetleri yün, deri, pamuk. Tepeden tırnağa bir müze organikliği, antika orijinalitesi.
Derim ki jöndü. Indiana Jones’ta, Çağrı’da ya da ne bileyim Pulp Fiction’da görseniz yadırgamazdınız.
Acaba mümtaz bir sahafı böyle görüntüsünden hareketle tasvir biraz nahoş mu kaçtı? O halde şunu dinleyin: Tüm fotoğraflarda fiyakalı çıkardı.
* * *
Lütfü Abi âlim bir centilmen, asi ruhlu bir dervişti.
Kadıköy’ün en kalabalık caddesinde, bir şamata, telaş, tantana hattı Mühürdar’da, ahengini bozmadan, modern dünyayla uzaktan şakalaşır gibi yaşardı.
Erken kalkardı. Aşırılıktan ve uyuşukluktan uzak, hem her şeyle ilgili hem hiçbir şeyden etkilenmeksizin işine bakardı.
Sanmam ki dünyada herhangi bir entelektüel onun kadar uzun ve derin gözlemlemiş olsun insanları.
Mert adamdı. Güvenilirdi. Azıcık olsun böbürlenmezdi. Gösterişten ari bir merhameti, parazitsiz bir diğerkamlığı vardı. Bu saydığım niteliklerini belli etmez, duygularını açığa vurmazdı. Onun şahsiyetinin en gizemli tarafı bu örtülü iyicillikti sanırım.
İnsanları hiç incitmeyen fakat hançer gibi parlak ve keskin bir adam.
35 yıllık tanışıklığımız boyunca, bin kez sohbet ettiysek, bir tek vaaz cümlesi duymadım onun ağzından.
Lütfü Abi ne bize örnek olmaya çabalardı ne de akıl verirdi. Gene de hocamızdı; en çok ondan öğrenirdik.
Şimdi, durup “Lütfü Seymen bize ne öğretti sahi?” sorusunu cevaplama vakti.
Tahminimce, birçok kişi onun vefatından sonra şöyle düşünüyordur: “Ben bu adamı zannettiğimden de daha çok seviyormuşum.”
* * *
Ne isterdim biliyor musunuz?
Lütfü Seymen’in hiç değilse birkaç cilt roman yazmış olmasını. Onun filozofisini, zihniyetini, telakkilerini, ölçülerini, dikkatlerini… kitaptan okuyabilmeyi.
Hayat, tek ömre sığmıyor maalesef.
Lütfü Seymen’i ömrümce unutmayacağım. Eminim ki onu tanıyan hiç kimse unutmayacak.
Murat Menteş