Refik Halid Karay'dan Said Naum Duhani'nin eserine dair...

VE OTOMOBİL KURUMU

Bilmediğiniz bir cihetini öğreteceğim: La dam o Kamelya az daha İstanbul’a geliyormuş, İstanbul’da bulunacakmış… hem de kiminle beraber gelecek, yaşıyacakmış? Mümkün değil bulamazsınız. Yine ben söyliyeyim:

Said Naum – 1930
  • Dünyanın en büyük musiki üstatlarından Liszt ile!

Tafsilâta geçmeden önce Cumhuriyet gazetesinin Fransızcası La Republique’de okuduğum (Eski adamlar – Eski evler) başlıklı sıra makalelerin muharriri Said N. Duhani’ye teşekkür edeceğim. Kendisini tanımıyorum; fakat babası Naum Paşa babamın dostu idi ve meşrutiyetten sonra Paris’te ilk Büyük Elçimiz olarak bulunduğu sırada o dostluğa güvenerek sefarethanede ziyaretine gitmiştim, yaşımın henüz yirmi ikiyi geçmediğine bakmadı, otelime iade-i ziyaret nezaketini gösterdi.

Hattâ ben İstanbul’dan aklıma esince pasaportsuz çıkıverdiğim için bu Osmanlı veziri baş konsolosa söylemiş, pasaportum ayağıma kadar gönderilmişti… Eskiler menfaat gözetmeden ahbaplık hatırı saymasını pek iyi bilirlerdi.

Eski İnsanlar Eski Evler Fransızca edisyonu

Her ne ise… sadede gelelim: Naum paşazadenin sıra makaleleri Beyoğlu semtinin son asırdaki tanınmış evlerini ve mağazalarını, ayrıca sahiplerini sokak sokak gezdirerek gözümüzün önünde canlandırıyor; Osmanlı ve ecnebi birçok simalara geçit resmi yaptırıyor. Daha eski zamanlara da dokunduğu oluyor.

Çocukluğumda evimizde isimleri geçen birçok kozmopolit ailelerden, konaklarından, rollerinden bahis var. Kırk, elli sene evvel alışveriş ettiğimiz büyük mağazalar, ara sıra uğradığımız lokanta, otel, eğlence evi ve saireler hakkındaki malûmat da pek canlı… Sefarethanelerle kulüpler ve belli başlı çehreler de şüphesiz unutulmamış. Hele Alman gazete muhabiri Weiz’in bir portresi çizilmiş, enfes!

Elli ve biraz daha eski yıllardaki İstanbul adamları, konakları, semtleri, cemiyet hayatı ve yaşayış tarzı hakkında malûmat sahibi olanlardan birkaçı hamdolsun henüz hayattadır ve dostum Semih Mümtaz, semttaşım Sermet Muhtar, yukarıda ismini andığım Said N. Duhani ve saire gibi içlerinde bildiklerini kaleme alarak memleketlerine hizmet edenler de vardır ki bu, bir nimettir.

Ancak o hâtıralar çeşitli kalemlerle çeşitli usullerde yazıldıklarından ve bir metoda bağlanamadıklarından dolayı ortada derli toplu, tercüme edilir, vesika sayılır mahiyette bir eser yok. Bir eser ki anekdot denilen gerçek fıkralar ve düzenli tarifler, tasvirlerle yüz yıllık bütün İstanbul’u bize tanıtabilsin; çehresini ve havasını verebilsin; ansiklopedi değil, bir şehrin romanı olsun.

Beş yüzüncü fetih yılı için inşallah milyonlar harcıyacağız. Kutlama faslından bu işe de bir şey ayırmaz, İstanbul’u iyi bilenlerden hakkiyle faydalanmazsak yazık olur. Zira ne öyle fırsat bir daha zuhur eder, ne de o insanlar bir daha ele geçer.

Refik Halid KARAY

tr_TRTurkish