Şükrü Erbaş bir çocuk kitabıyla karşımızda...

“Bizim hayal gücümüzün sınırları var ama çocukların yok”

Şair Şükrü Erbaş bu kez çocuklar için bir kitapla karşımızda: Ben Annemin Hecesiyim. Sözcüklerle sayıların, şiirle matematiğin, doğayla insan kalbinin, anneyle öğretmenin derin bağını büyülü bir anlatımla aklımıza ve yüreğimize işliyor Erbaş.

Ben Annemin Hecesiyim için sadece çocuklar ya da gençlerin değil anne-babaların da okuması gereken bir kitap desem, katılır mısınız?

Kesinlikle katılırım. Dosya halindeyken, söyleşilerde, okullarda kitaptan söz ederek kısa kısa bazı bölümlerini okudum. Bir çeşit ‘sınav’ gibiydi benim için. Derinliğine inandığım edebiyat öğretmeni birkaç arkadaşıma gönderdim. Dönüşleri çok sevindiriciydi. ‘Çocuk kitabı’ adlandırması kaygı veriyordu. Ancak, çocukların hayal hanesine çok büyük inancım var. Masumiyetlerine çok büyük inancım var. Böyle bir kitap denemesinde beni yüreklendiren budur. Bizim hayal gücümüzün sınırları var ama çocukların yok. Ben sadece, bir çocuk bir ağaca, kuşa, denize, dağa, oyuncaklara bakarken neler hisseder, bunu anlamaya çalıştım. Daha doğrusu yeniden anlamaya çalıştım. Büyükler çocuklarla, çocuklar büyüklerle, okudukları her satırda kendi geleceklerini ve geçmişlerini görecekler.

Kitabın kahramanı olan çocuk bize dünyasını anlatırken biz de ondan dünyayı öğreniyoruz…

Bilgi dediğimiz, duyuş dediğimiz, değer dediğimiz, büyümek dediğimiz, yaşamak dediğimiz başka nasıl öğrenilecekti ki… bu bir diyalektik ilişki ki en küçüğünden en büyüğüne insanı birbirinin içinden geçirerek var ediyor. Biz, bin yaşına gelsek de çocuklardan yeni bir şey öğreniyoruz, çocuk annesini emerken dünyadan hazla birlikte varoluş mucizesini de öğreniyor. Biz büyükler unutmakla sakatlanmış insanlar olduğumuzdan çocukları önce küçümsüyoruz, sonra şaşırıyoruz, sonra hayran kalıyoruz. Bizim kanıksadığımız her şey onlar için birer mucize. Belki şöyle bir ilişkiden söz etmek daha uygun olacak; deneyimle keşif bambaşka bir sentez yaratıyor. Yoksa yaşamak her yaşta hepimize çok ağır gelirdi.

“Çocuklar birer bilge” diyorsunuz. Bunu biraz açalım mı?

Bilge, çünkü, kendine ve başkalarına ve hayata karşı ilgileri, zerre yalan taşımıyor. Öğrendikleri her şey onların buluşları! Her şeyi ilk kez keşfediyorlar ve onlar için tanrısal bir şey bu. Bilgi bir meta değil onlar için. Masumiyetin görünür hali. Cisim bulmuş bir sevgi, bilgi dediğimiz. Kimseden kuşku duymuyorlar. Sadece iyiliğe inanıyorlar. Bencillikleri bile bir şeyi fazla sevmelerinden kaynaklı. Büyüklerden çok, başka çocuklara ve hayvanlara inanıyorlar. Daha sayayım mı… onların bilgeliği deneyime, yaşanmışlığa, alışkanlığa değil, her şeyi ilk kez keşfeden hayal gücüne dayalı bir bilgelik. Ben bunu paha biçilmez buluyorum. Bu da benim çocukluğum olsun!

Ben Annemin Hecesiyim kitabını edebiyat hayatınızın neresine koyarsınız?

Kendime şaşırıp duruyorum. Bu kitap benim 30. kitabım. Eğer matbaa Antalya’da olsaydı kapısında bekleyecektim. Elim ayağım dolaşıp duruyor. Yazmamın kaynaklarına yaptığım kısacık ya da çok büyük bir yolculuk oldu Ben Annemin Hecesiyim. Şimdi bir moloz yığını olan büyüdüğüm bahçe, avlu, odalar, dam… bir tanesi bile kalmamış ağaçlar… hepsi de kitapta, boylu boyunca ve gördüğüm ilk halleriyle yaşıyorlar. Sadece gökyüzü o zamanlardaki haliyle olduğu yerde duruyor. Yazı, şiir, anlatı… geçmişi zamanın ellerinden aldı getirdi, yerli yerine koydu yeniden. Abartı sayılmazsa, bugüne kadar yazdığım her şey şimdi tamamlandı sanırım. Ya da yerini buldu.

Derviş Şentekin

tr_TRTurkish